Profil
“Farsça kökenli "rast" kelimesi, "doğru" ve "hayırlı" demek. Bundan dolayıdır ki bazılarıyla "karşı"laşıyor, bazılarına ise "rast"lıyoruz.”
Morfin, adını Yunan Tanrısı Morpheus’tan alıyor. Morpheus, bir rüya ve hayal tanrısı. Morfin; ağrı kesici olarak da kullanılan uyuşturucu bir madde. Morfin ve Morpheus, ikisi de rüyalara götürüyor. Matrix’teki isimler rastgele seçilmiş değildi.
Reklam
İnsan "unutan" demekmiş, hayvan ise hayat, canlı, diri anlamına geliyormuş. Hangisi mânâ âleminde daha üstün şimdi?
Sivaslılar, bir işe karşı isteksiz davranan, nazlanan kişiye "Yükünü yüceye yığma!" derler. Bu deyim, gönülsüz yapılan iş için de kullanılır. Sanki kendi anlamı dışında daha derin bir mânâ taşıyor bu cümle: Yükünü yüceye yığmak...
Güncel ve düncel: Fıkıh dilinde pek sık rastgeldiğimiz "avret" ismini alıp doğrudan kadınlara mâletmişiz. Bu isimden hareketle "Araplar kadınlara kusur gözüyle bakıyor." diyen akl-ı evvellere ihtar: Bu kelimeyi ilk defa sizin dedeleriniz sizin ninelerinize hitap ederken kullandılar. Yani en erken 14. yüzyıl Türkçe eserlerinde
Mahsur ayrı mahzur ayrıdır.
Mahsur, etrafı kuşatılmıştır. Mahzur; sakınılacak şey, engeldir. İnsan, doğru insanda mahsur kalır, mahzuru olandan kaçar kurtulur.
Reklam
Bir türlü bulamadığınız kelime bu olabilir mi? Ben buldum,:))
Müteferriç; derdini sıkıntısını gezerek atan kimse, yürüyerek rahatlayan, dolaşarak sıkıntısından kurtulan kişidir. Teferrüç "ferahlama, gezinti" kelimesiyle aynı kökten gelen sözcük, dilimize Arapçadan girmiştir.
DÜNCEL: . "Köftehor" (كوفته خور), geçen yüzyıl dedelerinin haşarı çocuklar için kullandığı bir tabirmiş. Sözlüklere bakarsanız, "sevgiyle beraber paylama sözü." deyip kapatırlar. Ama mesele o kadar basit değil. Köftehor, Farsça birleşik bir kelime, bir sıfat. Deyiş olarak birazdan yazacağım manası Türklere hastır, Farsçada bu manada kullanılmamış. Başındaki köfte, bizim bildiğimiz köfte; hor (خور) ise "yiyen" demek; köfte yiyen. Köfte ise lügatte, "çiğnenmiş gıda" demektir. Yani köftehor, "çiğnenmiş gıda yiyen" demekmiş. Deyiş olarak ilk defa 16. asır Osmanlı kanunnamelerinde karşımıza çıkıyor. Kelime, bu kanunlarda mecaz yoluyla "zâniye olan avradını bağışlayan kocalar" için kullanılıyor. Zâniye karı köfteye benzetiliyor; onu affeden kocaya "köfte yiyen adam" denmiş oluyor. Adamın zina etmiş karısının suçunu affetmesi, bir de boşamaması çiğnenmiş bir gıdayı yemeye benzetilerek ona bu köfte-hôr sıfatı layık görülüyor.
Türkçenin ilk sözlüğünde şu cümle vardır;
"Öd keçer kişi tuymas yalnğuk oğlu menğgü kalmas." Yani, "ZAMAN GEÇER İNSAN DUYMAZ, ADEMOĞLU EBEDİ KALMAZ."
sic!
Sic erat scriptum ‘böyle yazılmış’ kısaltması. Öncesinde gelen kelimenin, açıklamanın alıntılandığı kaynakta aynen bu biçimde yazıldığını, özgün metne sadık kalındığını gösterir.
Eren Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü (ETDES)
Eren Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü (ETDES)
Sayfa LIV
Hasan Eren
Hasan Eren
Şükrü Haluk Akalın
Şükrü Haluk Akalın
388 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.