…
her pirinçle ayrı ayrı görüştü
bıyıklı pirinç dinç değildi
dinç pirinç iri değildi
aradan bir çeltik çıktı pirinç değildi
bir el attı taş çıktı
ne pirinçler boş çıktı
afitap’ın akıl almaz pirinç falanda kızımıza
istanbul’da koca çıktı
"Fırçam ve renk renk boyalarım var.
Alev alev dolanıyor içimi çizme isteği.
Has olan çizmek değil, özlem.
Bir yol çiziyorum, giderek daralan, perspektif bildiğimden değil, gözlem.
Yollar uzakta daralıyorlar.
Bunu uzun otobüs yolculuklarından biliyorum.
Bir kız çiziyorum yolun başına, eline bir çanta veriyorum, okula gitsin, okusun hasbam.
Uzun uzun saçlar çiziyorum, işi ne, tarasın yosmam.
Sonra resme bakıp basıyorum şarabı bardağın gözüne, bardağın gözünün tam neresi olduğunu çok iyi bilemeyerek.
Seviyoruz ya içmek gerekli.
Kız çıkıp gidiyor resim kağıdından. Fırçalarımı kırıyorum, boyalarımı atıyorum galyan kuyularına.
İçimdeki çizme isteği beni bir ressama curo edip basıyorum bardağı şarabın gözüne.
Bardağın gözü olmaz, çekmece mi bu.
Çekmecenin gözünün de bir şey gördüğü söylenemez.
Kendin yarat dertleri, kendin üzül.
Delikanlı bir felsefe !"
Kalemimin Sapını Gülle Donattım
- Ferhan Şensoy
"sahnede kırkikinci yılım
kaf dağı'na taşındım
herşey gayet masalsal
herkes masalcıl
elliiki oyun onsekiz kitap yazmışım
yazılacak kitaplarım
tozlu dosyalar olarak karşımda
oyun yazmaktan sıkıldım
geldim altmış yaşıma
öğrenmeler bitmiyor
ömür ne kadar kısa
herşeyi öğrenmeden zart diye ölünüyor"
Tatil zaten biraz da, kimsenin bizi tanımaması, bizim kimseyi tanımamamız. Tanışıklıklar engel oluyor insanın dinlenmesine. Hiç tanıdığın yoksa, her zaman tatildesin demektir. Ancak, bu hiç kimseyi tanımamak mertebesine kolay ulaşılamıyor.