Profil
asırlar öncesiydi hatırlıyorum unutmak ne mümkün, kitap çekilişinde hilalin ismi çıkmıştı ne mesut ne bahtiyar olmuştu, hümâ kuşunu başında taşıyor gibiydi, yer yer çayırlarda kuş ile saklambaç oynar birbirlerine güzel kitaplar okur idiler... gel zaman git zaman asırlar oldu tabii hümâ kuşu, hilale küstü sanırım küsüş o küsüş bir daha da kitap çekilişlerinde ismi çıkmaz oldu zavallı hilalin. milyonlarca kez katılmasına rağmen hiç ümidini kaybetmedi (sjsjsjsj) belkim çıkar diye |yok ulan| çıkmıyor dedi kendi kendine. evvel evvel öncesiydi bir kerecik hilalin ismi şenlendi ve noktalandı. hilal tutulması mı yaşıyor acaba, olabilir! en iyisi hümâ kuşunu bulmaya çıkayım, amin. not: mübalağa içerir!!
Reklam
Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken bir bisikletlinin ona çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler hemen yaşlı beyi en yakın sağlık ocağına ulaştırmışlar. Hemşireler, yaşlı adamın yarasına pansuman yapmışlar, ama kırık çıkık var mı diye röntgen çekilmek için hastaneye göndereceklerini söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlanmış, "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini " söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuşlar. Adamcağız da "Karım huzurevinde kalıyor. Her sabah onunla kahvaltı yapmaya gidiyorum. Geç kalmak istemem" demiş. "Karınızın siz gecikince sizi merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde?" demiş hemşireler. Adam üzgün bir ifadeyle, "Ne yazık ki benim karım alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bile bilmiyor!" demiş. Hemşireler hayretle, "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden onunla her sabah kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz?" diye sormuşlar. Adam buruk bir sesle, "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!" demiş.
Bir marmaray yolculuğu sırasında; yoğunluğun da olduğu arada, ellerinde tuttukları kitaplardan belli ki üniversite öğrencisi olan çift konuşmaları arasında kimseyi umursamadan yalap şalap öpüşüyorlardı. Yanlış olan birbirlerini sevmeleri değil, sevgili olmaları hiç degil, öpüşmeleri de kimilerine göre normal gelebilir. Lakin bu modellerin meşrebinde AYIP kavramanının olmayışı. Ayıp özgürlük yada özgür yaşam ile ilgili değildir. Sakın ha bu cehalete düşmeyin. Sevgi ilişkilerinde buna dikkat etmeyen insanlar şerefsizce bir yaşam tutuyorlar bilerek ya da bilmeyerek. Ha evet artık kimse umursamıyor bunları. Kültür yozlaşması oldu belki de. Ama bir Türk genci Ayıp nedir bilir. Hele ki sevgililiklerinde buna şerefi kadar dikkat eder. Etmiyorsa zaten şerefsizdir.
Herkesin bir hikâyesi vardır evladım. Herkesin hikâyesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikâyelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin.
Hikâye: Allah Sevgisi
Allah sevgisi her şeyin başı ve bütün sevgilerin de en saf, en duru kaynağıdır. Hep O'ndan akar gelir, akıp gelecekse sinelerimize şefkat ve muhabbet. O'nunla olan alâkamız sayesinde güçlenip pekişecektir her türlü insanî münasebet. Allah sevgisi bizim dinimiz-imanımız, odur cesetlerde canımız. Varlığın özü, esası O'nun sevgisidir; neticesi de Cennet şeklinde o ilâhî muhabbetin bir açılımı. O sevgiye bağlı yaratmıştır yarattığı her şeyi. Muhabbetin tecelli alanı ruhtur. Her şeye karşı duyduğumuz ve duyacağımız sevgi ve alâkayı tamamen O'na bağlayıp aşk u muhabbeti gerçek değerine ulaştırabildiğimiz takdirde, hem değişik dağınıklıklara düşmekten kurtulacak hem de dış yüzleri itibarıyla sevilip alâka duyulan şeylerden ötürü şirke düşmemiş olacağız. Bütün varlığa karşı muhabbet ve münasebetlerimizde doğru yolda yürüyenler gibi kalacağız. O'nu sevdiğimizi dillendirmeli; mazhariyetlerimizin şükrünü eda etmeliyiz ve her hâlimizle O'na karşı alâka, irtibat ve münasebetlerimizi seslendirmeliyiz.
Reklam
Hikâye: İsm-i Azam
"Allah" kelimesi bir özel addır ve yalnızca kâinatın yaratıcısı, bütün her şeyin mutlak sahibi, mutlak güç ve irade sahibi, eşi ve benzeri olmayan yüce Rabbimize mahsustur. Tüm isim ve sıfatları kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir. Bazen "Allah" adının karşılığı olarak Tanrı kelimesi kullanılmaktadır. Oysa "Tanrı" kelimesi "ilah" kelimesinin karşılığıdır. İlah ise kendisine tapılan, kendisi için ibadet edilen, kulluk edilen varlık anlamındadır. Evet Yüce Allah, aynı zamanda tüm yarattıklarının ilahıdır. Ama Tanrı kelimesi Allah kelimesinin ifade ettiği anlamı tümüyle karşılamaz. Bu kelime sadece onun ilahlık özelliğini ifade eder. "La ilahe illa'llah: Allah'tan başka ilah (tanrı) yoktur" derken de Yüce Allah'ın tek ilah olduğunu vurguluyoruz. Ama dikkat edilirse burada "Allah'tan başka ilah yoktur" derken hem "Allah" adını hem de "ilah" adını kullanıyor, Allah'ın eşsiz bir ilah olduğunu vurguluyoruz. Çünkü Allah belli sıfatlara sahip mutlak ve tek yaratıcının özel adıdır. İşte bu özel adla kastettiğimiz yüce Rabbimiz bizim tek ilahımızdır ve O'ndan başka da ilah yoktur.
Senden Korktuğum İçin Peygamberimizin anlattığı bir Hikâye!
"Hayatında hiçbir iyilik yapma mış bir adam ailesine dedi ki: 'Ölürsem beni yakın, sonra yanık bedenimi öğütün, külümü rüzgâra saçın!' Ölünce, çocukları onun vasiyetini yerine getirdiler. Bunun üzerine Allah, yere: 'Haydi onun parçalarını bir araya getir!' emrini verdi. Yer de bu emri yerine getirmiş ve adam hemen dirilmiş. Allah buyurmuş: 'Niçin böyle yaptın?' 'Sen en iyi bilensin Rabbim! Ben bunu senden korktuğum için yaptım' deyince, Allah'ın bağışladığı kullarından olmuş." (Ebû Hureyre)
Kulun Allah'a Yakınlığı
Arifler demişlerdir ki: "Her kulun, Allah'ın azamet ve kudretinin tecellilerini müşahededeki nasibi, tevhid ilminden ve nurundan nasibi kadardır. Tevhiddeki nasibi, yakîni miktarıncadır. Yakîni de Cenab-ı Hakk'a yakınlığı nispetindedir. Kulun Allah'a yakınlığı, Allah'ın onun kalbine yakınlığı miktarıncadır. Allah'ın kalbe yakınlığı, ondaki marifet ilmi ve ilahi bilgideki genişliği kadardır. Kalbin iman ve marifetle genişlemesi, Allah'ın ihsanı miktarıncadır. Allah'ın kuluna ihsanı, ona yaptığı inayeti ve tercihi kadardır. Bundan öte, Allah'ın ilmi vardır. Bütün bunlar, bizlere kapalıdır; onlar ilahi kudretin sırrı ve bilemediğimiz tecellileridir."
Allah'ın Fazlı ve Rahmeti
Zeyd Ibn Hâlid (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) Hudeybiye'de, bize, geceleyin yağan yağmurun peşinden sabah namazı kıldırmıştı. Namazı bitince cemaatin önüne geçti ve: "Rabbiniz ne dedi biliyor musunuz?" buyurdu. Cemaat: "Allah ve Resûlü bilir!" dediler. "Allah Teála Hazretleri: 'Kullarımdan bir kısmı bana mü'min, bir kısmi da kâfir olarak sabahladı. 'Allah fazlı ve rahmetiyle bize yağmur yağdırdı" diyen bana mü'min, yıldızları da inkâr edici olarak sabahladı. Kimde: 'Falanca falanca yıldız sayesinde bize yağmur yağdırıldı' dediyse o da bana kâfir, yıldıza mü'min olarak sabaha erdi' dedi!" buyurdular."
213 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.