Seküler İncil'e yaraşır bu şiir, kutsal kitaplarda"ilk anne babanız" olarak geçen çifte atıfta bulunarak başlar:
* Annenle baban sikip atar seni
Böyledir hep, bu olmasa da niyetleri.
Doldururlar seni kendi kusurlarıyla,
İlave de yaparlar sırf senin hatırına.
Onlar da vaktiyle sikilip atılmıştı ama
Eski tip şapka ve ceketli budalalarca
Kimi zaman tatlı-sert geçinip giden
Kimi zaman saç saça baş başa giren.
İnsan insana devreder sefaleti.
Giderek derinleşir kıta kabuğu gibi.
Çıkıp git oradan bir an önce
Ve çocuk yapma sakın sen kendin de.
*Philip Larkin
Larkin'in bu şiirini, çekip gitmenin kolaylıkla suni bir mutlak bilgi biçimi addedilebileceğini söylemek için bir vesile olarak kullanmak istiyorum.Çekip gittiğimizde, sanki çok biliyoruzdur: Kalırsak neler olacağı hakkında, bilebileceğimizden çok daha fazlasını biliyormuş gibi davranırız. Kendimizi belli şeylerden kurtarmak adına gelecekte ilgili her şeyi biliyormuş numarası yapmamız gerekir ve bunu kabul etmek illa zulme (mazoşistçe) katlanılmasını öğütlemek değil, seçenekler hakkında farklı şeyler düşünmektir. Bazen, belki de farkında vardığımızdan daha sık, yaşadığımız deneyimlerden ziyade yaşamadığımız deneyimlerle ilgile bilgiye sahipmişiz gibi sürdürürüz hayatımızı. Larkin'in anlatıcısının sağlam kanaati, çocuk sahibi olursak başımıza neler geleceğinden emin olmasından kaynaklanır. Fakat çocuk sahibi olmadan çocuk sahibi olmanın ne demek olduğunu bilemeyeceğimiz kesindir.
Bir yerden, bir şeyden çıkıp gitmek ferahlık getirebilir ama ölçülemez bir kayıp da yaratabilir: ''Dünyanın acılarından uzak durabilirsin, bu ihtimal sana açık ve mizacına da uygun düşer, ama belki de bu uzak duruş kaçabileceğin yegane acıdır,'' der Kafka Aforizmalar'da. Çıkıp gitmek, bize açık olan ve belki mizacımıza da uygun düşen bu ihtimal - ki psikanaliz daha sonra buna, bir şeylerden kaçınma eğilimimizin tıpkı organizma içindeki bir makine gibi ne denli otomatik olduğuna vurgu yaparak ''savunma mekanizması'' diyecekti- nihayetinde bir şeyleri kaçırmaktır. Kurtulmanın getirdiği coşku, maruz kalınan kaybı her zaman dengelemez. Önümüze bakabilmek için neyi ardımızda bıraktığımızı düşünmemiz gerekir.
" Hayat, insan olmayı öğrenme yolculuğudur. Bilginin amacı dünyayı yağmalamak olamaz. Bilgi, kendimizi ve kâinatı daha iyi anlayıp insanlığımızı tastamam yaşayabilelim diye bir vasıta olsa gerek. Bilmek, olmaktır."
“Alışılmadık bir şey olduğunda, onun değil, başka birilerinin planının bir parçası olduğunda, soru sormak yerine bekleyerek daha fazla bilgi edineceğini öğreneli çok olmuştu.”