Şoför efendiyle konuşacağım.
Şoförle konuşmak yasak!
-Her yasağa uyulur mu? Namaz kılacağım.
Şoför uykusuzluğun verdiği kaçık bir benizle çekik gözlerle dikiz aynasına baktı. Kilometrenin saatinin ibresi doksan üzerinde oynuyordu. Geriye dönmeden konuştu:
-Otobüs bir kişi için durmaz ve yolcular bir kişiyi bekleyemez.
-Bu senin ve yolcuların emri, namaz kılmak ise Allah'ın emridir.
Şoför kızdı:
-Otur yerine, bize hocalık etme!
Abdullah, namazı kaçırmak endişesiyle şoföre yanaştı ve ileriye baktı. Karşıda bir vaha gördü ve şoföre:
-Şu köyde ineceğim ...
-Oralı mısın?
-Hayır. Orada ineceğim siz yolunuza devam edersiniz.
-Amma da inatçısın be, kazasını kıl, olsun bu iş.
-Hayır ben ineceğim ve başka vasıta ile yoluma devam ederim.
Bir diğer yolcu:
-Ben Hıristiyanım amma, o adamcağızın namazını beklemeğe razıyım.
Sonra kendi kendine konuştu: "Dinden zarar gelmez. Din kimseye adam öldür, hırsızlık yap, kız - kadın kaçır demez. Herkes dinine sahip çıkmalı." dedi.
Otobüs vahaya girdi.
Şoför:
-"Samimi adamsın, seni bekleyeceğim, namazını kıl gel" dedi.
Abdullah'la beraber sekiz on kişi de otobüsten indi. Diğerleri:
-Allah razı olsun, sen olmasaydın namazımızı kılamayacaktık, dediler.
Abdullah yine iç dünyasında konuşmaya başladı:
-Otobüste iken diliniz yok muydu? Yahut Hıristiyan beni destekledi ve sizden ses seda çıkmadı. Ne pısırık insanlar! Müslümanların bu pısırıklıktan, sünepelikten ve vurdum duymazlıktan kurtulmaları lazım.
Emekli astsubay, gazeteci ve yazar, çok kıymetli büyüğümüz Ömer Okçu, nam-ı diğer Hekimoğlu İsmail'in Hak'ka yürüyüşü ölümü güzelleştirenlere misaldir. Kendisinin ilminden ve eserlerinden çok istifade ettim. Allah mekanını cennet eylesin, kabri nurla dolsun. Amin
Abdullah ve Sevde'nin Türkler üzerinde hala ümitleri vardı.
"Yine ne yaparsa Türkler yapar ve İslamiyeti Yirminci Asra takdim edip, kabul ettirirler" diye Alparslan'ın, Osman Gazi'nin, Fatih'in neslinden ümitliydiler, Saltuğ Buğra Karahan ile İslamiyeti kabul edip, Karahan, Gazneli, Babür, Harzemşah, Atınordu, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları gibi devletleri, İslamiyete sarıldıkları müddetçe, kuran ve yükselten ...
İslamiyetten ayrıldıkları müddetçe yıkılan ve yıkan Türkler yine şahlanabilirlerdi. Hiç değilse Allah, Türklerin bin senelik hizmetlerine mukabil onları yine mükafatlandırabilirdi.
İslamiyeti dünyanın dört bucağına taşımış, Haclı ordularının karşılarına dikilip İslamiyet için savaşmış, İslamiyet için yaşamış, büyük alimler, veliler, sanatkarlar yetiştirmiş bu millete ne kadar ümit bağlansa azdı. ..
Sen, incisini sinesinde büyüten midyeler gibi, mukaddes çilenin ateşine yandıkça büyüyen yandıkça yükselen, ulvileşen insansın!.
Sen, arzın mesnedi, dünyanın şefaatçısı ...
Sen, asrın karanlığını bir fecir vakti boğacak güneşsin.
Sen, masivanın çekemediği mukaddes yükün, mukaddes hamalı.
Sen, küfrü emrine alacak, İmanı sultan edecek ve Kur'an emirlerini Şarktan Garba, Şimalden Cenuba haykıracak neslin öncüsü
Sen iman çarşafını dünyanın başına çeken ve bu çadırda İslamın otağını kuran adamsın.