Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Ezel Dost Yoldaşlığı: Bölüm 1: Efsunlu Kuyu'nun Sırrı
(Doktor MBC'nin hafta sonları günün yorgunluğunu atmak için yazdığı biraz "Pastoral" biraz "Fantastik" biraz "Arkası yarın tarzı" hikaye denemesinin okuryazar çevrelerle paylaşılması amacıyla sitemizde yayınlanmıştır. Olumlu yorumlar alırsa devamı gelecektir.) Nasıl da içi geçmişti, Ulu Çınar'ın altında
BÜYÜKLERE MASALLAR (AZ EVVEL UYDURDUM)
Bir gün iki genç birbirine aşık olmuşlar. Ama diğer genç daha abartılı aşık olmuş. Hiç vakit kaybetmeden tanışmışlar, sevgili olmuşlar. Bu gençlerin biri Ahmet biri de Ayşe olsun. Ahmet bir gün sevgilisi Ayşe ile gezerken durduk yere sevgilisini omuzuna alıp milletin önünü kesip "senin ağzını burnunu kırarım. Seviyorum lan ben bu kızı"
Reklam
Ama güler yüzle karşılamadı beni. Yaman rüzgâr var. Yarın yatışırsa biraz göle balık avlamaya gitmek istiyorum. Ha bir de hani parkta oyunumuzun sahnelendiği bir yer vardı, anımsadınız mı bilmem, orayı görmeliyim. Bir hikâye konusu olgunlaştı da kafamda... Ama olay yerini belleğimde tazelemem gerekiyor...
Yeni Yılın İlk Gününün Sonu
Neyin başlayıp neyin bittiğini veya neyin devam ettiğini pek kestiremiyorum artık albayım. Geride kalanlar kendilerini bitirirken, devamını getiremeyenler de geri geri gidiyorlar. Ben de burada oturmuş bu olanları uzaktan izliyorum. Belki biraz komik olabilir ama bazen korkuç olabiliyor. Yıllarca aynı yoldan gittiğin aynı mutlulukları ve üzüntüleri paylaştığın insanlarla yolun ayrılıyor. Sadece insanlarla da değil, yıllarca yaptığın ne varsa bir anda yapmadıkların oluyor. Tek değişmeyen de yapmak istediklerin. Kendimi tanıyamıyorum artık. Her yıl başka biri olup çıkıyorum. Seninle birlikte değişmeyenlere farklı, değişenler de aynı kalıyor. Sen de beni öylece dinliyorsun albayım. En doğrusunu yapıyorsun. Biri konuşurken biri de diğerini dinlermiş.
140 syf.
7/10 puan verdi
Mesnevi'nin Özet Mahiyeti
Mevlana Celalettin Rumi'nin 1260 - 1267 yılları arasında kaleme aldığı orjinali 6 cilt olan içeriğinde temel olarak insana dair hikayeler ve dersler barındıran eserin günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş ve özetlenmiş halidir. İcerisinde birbirine görece ders çıkarılabilecek seçme yazılar ve bu yazılara bağlı dersler bulunmaktadır.
Mesnevi'den Seçmeler
Mesnevi'den SeçmelerMevlana Celaleddin-i Rumi · Beyan Yayınları · 20133,187 okunma
Neden veya Nasıl? Hangisini sormalısınız?
Buranın havası soğuk olur, dedi yaşlı adam. Yorucu bir yolculuğun ardından tanımadığı bu adamın ettiği kelâmlar kalbini içten içe paramparça etmişti. Biraz duraksadı, derin bir nefes aldı, etrafına bakındı ve ona bunu söyleyen yaşlı adamın yüzüne dikkatlice baktı. Buruş buruş bir suratı, kısık gözleri ve içinde bulunduğu durımun yorgunluğuyla yaşlı adam da onu süzüyordu. Kendini toparladı ve yaşlı adama "Neden?" diye sordu. Yavaş bir tonlamayla, Buralara ne heveslerle geldiler oğlum. Gelenlerin çabaları hep ziyan oldu. Buralara umutlu gözlerle bakma gün gelir seni de üşütür, diyerek sözünü bitirdi ve uzaklaştı. Sorduğu sorunun mahiyetini kavramakta zorlanmıştı. Sorduğu sorunun yanlış olduğunu yaşlı adam gözden kaybolduğunda kavramıştı. *Neden ve nasıl sorularının farkını işlediğim kısa bir öykü yazdım. Hikayenin geri kalanının kafanızda oluşmasını umut ediyorum. Benim bu soruların farkının önemini kavramam kısa mı sürdü desem, uzun mu desem, bilemedim. Bir olayın, olgunun, durumun, his ve duygunun veya herhangi bir yaşanmışlığın nedenini kavramak yerine, nasıl gerçekleştiğini gözlemlemek sürdürebilirlik açısından önem arz eder. Bir şeyin neden yaşandığını değil, nasıl yaşandığını kavramak, ondan önceki yaşanmış olanları ve sonraki yaşanacakları kapsar. Bir şeyin nedenini ancak onu sonlandırmak istediğinizde öğrenmelisiniz. Düşüncelerinizi yoruma bekliyorum. Bolca sevgiler.
Reklam
Ben yakın, sen uzak; ya sen yakınlarımda ben ırak.
Yürür yürür, sonra da yorulur insan. Koştuğun kadar yürüyememişsen, geç kalmış sayılırsın gideceklerine, geleceklerine erken gelmiş; kaybettiklerine razı olamamış, yarım kalanları bitirdiklerinle telafi etmeye çalışıp yorgun düşmüş, aradığını bulamadan, bulunmayacak duruma düşen aradıklarının yerine sen olmuşsundur. Neden hâlâ inat edersin devam
Sevgi ve nefret
Moralim bozuk olduğunda hele yorulmuşsam, bıkmışsam ve kendi kendime söylenmeye de başlamışsam istenilenin tersini yapmaya meyilliyimdir. Kalmamı istediğinde gider, gitmemi istediğinde kalır ve bir şey yapmamı beklediğinde de hiçbir şey yapmazdım. Şaşırtırdım onu. Çileden çıkar, evde kırılmadık eşya bırakmaz, hakkımda kendi kendine söylenir dururdu. Ben de ondan aşağı kalmaz birkaç kelâm eder, bayağılaşırdık sonra da ikimiz de ayrı odalara kapanır saatlerce çıkmazdık. Yorucu birkaç saatin ardından barışmak için bir gün ben giderdim kapısına, bir gün de o gelirdi kapıma. Ne kadar tartışsak da birbirimiz olmadan hiçbir şey yapamazdık. Bizi ayakta tutan birbirimize duyduğumuz sevgi ve nefretti. "Onları öfkeme layık bulmuyorum. Öfkem bana ait bir şey. Yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu." - Oğuz Atay
128 syf.
6/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Ilk başta yazarın adını Suzan Defter zannetmiştim
Daha önce rastlamadığım bir stil ile yazılması heyecan uyandırmıştı aslında. Okuyanlar bilir, ilk kısımda sayfa sayıları çift, ikinci kısımda tek sayılarla ilerliyor. Önce Bay E.'nin günlüğü sonra kadının, aynı tarihleri, aynı olayları farklı kalemlerden okuyacak olmak değişik bir deneyim olacak sanmıştım, olmadı. Bunda amacı neydi onu da bilemedim. Hatta aynı olayları farklı şekilde anlatmaları ( manolya ağacı, tipide yolculuk, yanan ev rüyası vs.) nedendi anlamadım. Sonunda bir şey olacak umuduyla devam ettim ama sıradan, dümdüz bir şekilde bitti kadının günlüğü de. Konuya değinip okuyacak olanların heyecanını kaçırmamak için burada bitiriyorum.
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213,1bin okunma
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.