“İnsanlığı yiyip bitiren, hastalık gibi, kaza gibi şeylere karşı bağışıklığımız vardır; ama tanrılar da ölebilir. Ancak bize inananlar bulunduğu sürece yaşarız.”
Oysa yıllarca, keşiş olarak, din adamı olarak, bu inancı yaşadım, bu inanca bağlılığımı her türlü kuşkunun üzerinde, ötesinde saydım. İnsanlara, yeterince inanmadıkları için ilendim, saldırdım. İnancın, her türlü zenginliğin, her türlü acının üstünde olduğuna, her türlü dünya malı ile dünya acısının üstünde olduğuna, zengini de, yoksulu da,
Feth el-Mevsilî yanındakilere, "Yemesi içmesi engellenen hasta ölmez mi?" diye sorduğunda, "Tabii ki ölür" demişler; bunun üzerine Feth, "İşte kalp de bunun gibidir; üç gün hikmet ve ilimden mahrum bırakılsa ölüverir" demişti. Doğru da söylemiştir; çünkü kalbin besini ilim ve hikmettir.
Bedenin beslenmesi yemeğe bağlı olduğu gibi kalbin yaşaması da ilim ve hikmete bağlıdır. İlimden yoksun kalanın kalbi hastadır ve ölmesi kaçınılmazdır; fakat o insan durumun farkında değildir. Çünkü yaşanan bir korku hâlinin baskısı nasıl o an için -aslında bir gerçek olduğu halde- yaranın ağrısını hissettirmezse, bunun gibi dünya tutkusu ve meşguliyeti de kalbin duyarlılığını köreltir.
“Eğer arzu, ıstırabı getiriyorsa, belki akıllıca arzu etmediğimizdendir ya da arzu ettiğimiz şeyi ustaca elde etmesini bilmediğimizdendir. Kafalarımızı dua seccadelerine gömüp saklayacağımız yerde, tahriklere karşı çevremize duvarlar öleceğimiz yerde, arzularımızı doyurma konusunda ustalaşsak daha iyi değil mi? Selamet denilen şey zayıflar içindir. Benim inancım bu. Ben selamet istemiyorum. Ben hayat istiyorum. Hayatın da tümünü istiyorum. Sefaletini de harikuladeliğini de. Eğer tanrılar zevkten vergi istiyorsa öderim. Ama vergilerine her seferinde itiraz ederim, karşı çıkarım. Woden ya da Şiva ya da Buda ya da o Hristiyan adam… neydi adı?.. Onlar buna saygı göstermiyorsa, o zaman onların gazabına da razıyım. Hiç değilse bu zengin, yuvarlak gezegende, önüme serdikleri şöleni tatmış olurum, dişsiz bir tavşan gibi ondan kaçmamış olurum. En güzel şeylerin, bu dünyaya sırf bizi denemek için, büyük ödülü almamızı daha zorlaştırmak için getirildiğine inanmıyorum. Boşluğun güvenliğini de istemiyorum. Hayatı bu kılığa sokmak insanlara da tanrılara da yakışmaz.”