Profil
...ruh diye adlandırdığı, büyük bir olasılıkla evlendiği sıralarda sahip olduğu küçük bir sevebilme yeteneği sermayesinden başka bir şey değildi;
Sayfa 206 - DiotimaKitabı okuyor
ŞAKA GİBİ
Cidden tuz yiyip uyuduğunuzda evleneceğiniz kişiyi görme hikayesine inanıyor musunuz ya
Reklam
Annem derdi ki: "Gidenin boşluğu yoksa hoşluğu da yokmuştur... Gönül sadece açlığını bastırmak için onda bir şey bulmuştur... Herkes kendi yolunun yolcusu kızım... Yoldaş sandığın, sadece ineceği durağa kadar sana yaren olmuştur... Geliş de uğurdur, gidiş de kimi zaman... Hoş gelene hoş bak, hoş gideni hoş uğurla... Boş gelene hiç bakma, boş gideni kafana takma... Gönül han... Kimi gelir, kimi gider... Hiç kimse kalıcı değil, herkes kendi bildiğini eder... Kalabalıkta yüreğinin sesini duyamazsın... Bırak giden gitmek istediği yere varsın... Ne gönül koy, ne gönlünü oy... İnsan önce kendiyle yürümeyi bilmeli kızım... Sen kimseyle değil, önce kendinle yürümeyi bil... Sonra, elleme kader kendi dümbeleğini çalsın.
Keşfedilmemiş bir gezegen kadar uzaksın kendinden...
Sayfa 99 - MetisKitabı okuyor
Reklam
Elbette, ruh arketipi hem iyiliğe hem de kötülüğe muktedirdir, ama iyiliğin şeytaniliğe dönüşüp dönüşmemesi insanın özgür, yani bilinçli iradesine bağlıdır. İnsanın en büyük günahı bilinçsizliktir, ama insana yol gösterip örnek olması gerkenler bile bilinçsizliğe hürmet ve rağbet ediyorlar. İnsanın barbarlığının aşikâr sayılmayacağı, onun içindeki şeytanı çıkarmanın ve bilinçsizliğini sona erdirmenin yolunun ve araçlarının tüm ciddiyetle araştırılmasının en büyük uygarlık görevi sayılacağı bir dönem ne zaman gelecek? Tüm dışsal değişim ve gelişmelerin insanın içsel doğasına ulaşmadığı, son kertede her şeyin, bilim ve teknolojiyi elinde bulunduran insanın sorumluluğunun bilincinde olup olmadığına bağlı olduğu ne zaman kavranacak? (…) Dünyadan sorumlu liderlerin gözünün, kendilerinin olsun doğru yoldan sapmayacağı kadar açılabilmesi için daha ne kadar çaresizliğe düşmek gerekiyor?
Sayfa 120 - MetisKitabı okudu
İnsan olmak
İnsanın karakteri, huyu, yapısı bellidir. Kendini tanımladığı belli başlı özellikler vardır. Ama bazen de zıt iki özellik bir arada olamaz mı insanın içinde, bu durum dengesizlik midir yoksa insan olmak mı? Ben hem gülmeyi, eğlenmeyi, esprileşmeyi severim hem de vakarlı ağır duruşu. Hem yumuşak huylu, görmezden gelen hem de fevri, tavizsiz olanım. Bazen kaya gibi güçlü, sağlam bazense bir papatya kadar hassas. Bazen her şeyi yapabileceğine inanan bir enerjim varken bazen başarısız olduğuna kendini inandıran bir yorgunluk üzerimde. Kişisine göre, yerine göre, durumuna göre, hassasiyete göre birinden biriyim. İkisi de benim, ikisi de ben miyim? İnsanoğlu çok değişken bir ruh haline sahip. "Ruh" ne kadar ağır bir kelime aslında, söylerken tınısı bile hissettiriyor bunu. Nasıl oluyor da bu kadar şeyi içine alıyor, her hale giriyor. Bu çeşitlilik belki de Allah'ın rahmeti. Burada dikkat edilmesi gereken nokta fıtratın dışına çıkmamak, Allah'ın sevdiği, peygamber efendimizin(sav) örnek olduğu haller üzerinde yaşamak,dengesiz olmamak, farklı haleti ruhiyelerin faydalı tarafını yansıtmak. Ben buyum diyerek kalp kırıcı tavırlar sergilersek işte o zaman dengesiz, nerede ne yapması gerektiğini bilmeyen insan figürü çıkar ortaya. Öyle biri olalım ki bize bakan insanlar, "Böyle güzel insanların kulluk ettiği Rahmân da güzel olmalıdır" desin. Dünyadan göçüp gittiğimizde hayırla, iyilikle hatırlanan kullar olmak duamdır.
Ama inan bana insanların çoğunun ruhu bedeninden önce çürür.
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
İçinde en iyi olan ne varsa muhteşem bir akışla dışarı taşıyordu
Sayfa 42 - İş bankasıKitabı okuyor
1,206 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.