İslam'da Tarihselcilik

0 üye
İnsan, dünyaya gelirken gözü önde yaratılmış, yönü ileriye doğru tasarlanmış, daima ileriye doğru düşünen, hareket eden, tasarlayan bir varlık olduğu için onun geriye doğru tasarim ve plan yapma gücü yoktur. Geriye dönük olarak, sadece unutan bir hafızası vardır. İnsan, ileriye dönük olarak, günlük dilde yapacağım, edeceğim benzeri formlardaki ifade örnekleriyle hep ileriye doğru düşünmekte, geleceğe doğru koşmaktadır. İşte bu, insanın kaderidir. Fakat o ileriye doğru koşarken trajik olarak ölüme doğru gittiğini de bilmektedir. Bu nedenle insan, varoluşunu daima ölüm korkusuyla birlikte gerçekleştirmektedir. Öleceğini bildiği, ihtiyarlığın meşakkatlerinin de farkında olduğu halde, ileriye koşma isteğinden ve daha çok yaşamak tutkusundan vazgeçmez.
Hz. Muhammed yaşarken tarihsellcilik tartışmaları.
Ulemanın çoğunluğu Hz. Peygamber'in sağlığında sahabenin ictihadını aklen mümkün görmüş, fakat bu ictihadın fiilen gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda farklı görüşler ileri sürmüştür.
Reklam
Sahabe, Hz. Peygamber'den sornaki hayata bu 23 yıllık tecrübe içerinde kazandığı Müslümanca anlayış ve kavrayışla intibak etmiş, yeni zamanlar içinde baş gösteren problemlere de yeni anlayış ve kavrayışla ürettiği re'y (şahsi görüş) ve ictihad formülleriyle çözüm getirmiştir.
Şeriat Kur'an vahyiyle başlamış değildir.
Vahy ve risalet (tebliğ) döneminde Arap toplumunun geçmişten gelen ve belli bir istikrar içinde devam eden bir hayat tecrübesine, örf, âdet ve sair sosyal kurallara sahip olduğu bilinmektedir. Kur'an'ın beyanları işte bu tarihsel ve toplumsal zeminde varit olmuş ve aynı zeminde yeni bir dünya görüşü olmuştur.
Çok eşlilikten, tek eşliliği savunma mecburiyeti.
Kur'an çok kadınla evliliği açıkça reddetmekte ve ona ancak istisnaî durumlarda ki -o da kadının muvafakati alınmak şartıyla- cevaz verilmektedir. Bu tür yorumlar modern döneme aittir. Kur'an'ın nazil olduğu dönemden son bir-iki asra kadar geçen uzun zaman aralığında İslam uleması söz konusu ayetlerden böyle bir sonuç çıkartmamıştır. Modern dönemde, "Çok eşlilik İslam'da kural değil, istisnai durumlara mahsus bir ruhsattır. Aslolan tek eşliliktir" şeklindeki görüşün sıkça duyulmaya başlanması, bilhassa 19. yüzyıldan sorna Batı karşısında edilgen bir konuma düşmenin travmatik tezahürü olarak değerlendirilebilir, dolayısıyla bahis konusu görüş apolojik (savunmacı) olarak nitelendirilebilir.
Geleneksel kültür yaşamın dine dönüşme evresi.
Hz. Peygamber'in Allah katından aldığı vahyin hayata taşınması ve uygulanmasını ifade eden Sünnet de sonuçta bir gelenektir. "Uydurulmuş din" kategorisinin karşılığı gelenek, "indirilmiş din"in karşılığı ise Kur'an metnidir. Bu itibarla, "uydurulmuş din" ve "indirilmiş din" şeklindeki kategorik ayrımın ifade ettiği şey, geçmişteki dinî geleneğin artık geçersiz olduğuna hükmedip bugünün dünyasında yeni bir dinî gelenek oluşturmanın lüzumunu belirtmekten ibaret olsa gerekir.
Reklam