Profil
332 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir adlı romanından alıntı ile başlıyor. Alıntı uzun oldugu için ben son cümlesiyle başlamak istiyorum. "Zaten mahallenin yerini yavaş yavaş alt kattaki üstekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir Babil gibi her penceresinden ayrı bir radyo merkezinin nağmesi taşan apartman aldı" Ülkü Dergisi -16 temmuz 1945 de yazılan bu cümle günümüzle ne kadar da uyumlu değil mi? Cem Behar'ın incelediği Osmanlı İstanbul'unda Kasap İlyas Mahallesi, her yanıyla merakları cezbedici bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. İsmini nerden aldığı ve görüşmelerin sonucunda hala o mahallede oturanların mahalle hakkında düşündükleri bir çırpıda okunuyor. Dönemin koşulları incelendiğinde kayıtların nasil tutulduğu, mahallenin merkezinde konumlanan camii, hamam, medrese vb. tarzdaki kamu yapılarının mahalle için önemi, ahşap yapılar, yangınlar, dönemin geçim kaynakları hepsi hakkında yeterli bilgi bulabileceğiniz bir kitap..
Bir Mahallenin Doğumu ve Ölümü (1494-2008)
Bir Mahallenin Doğumu ve Ölümü (1494-2008)Cem Behar · Yapı Kredi Yayınları · 20147 okunma
...bu kente ne oldu bilemiyorum, çocuklara arsaları bırakılmadılar, sıkıntıdan esneyen, akık koca binalarla dolduruyorlar...
Reklam
Kentsel tür, kırsal gezegen
Dünyadaki 7 milyar insanın yarısından fazlası kentlerde yaşamaktadır. Ancak kentsel alanlar o kadar yoğun nüfusa sahiptir ki, Dünya'nın yüzeyinin yüzde 1'inden daha azını kaplar.
Kent yaşamı nasıl doğdu?
Genel görüşe göre dünyanın ilk kentleri Mezopotamya'da, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan verimli arazide kurulmuştu. Hepsinin babası da Sümer kenti Uruk'tu. Fırat kıyısında bulunan kent, büyük olasılıkla yaklaşık MÖ 8000'lerde Bereketli Hilal'de yeşermeye başlayan ilk yerleşimlerden biriydi. Uruk, MÖ 3500'lerde 2,5 kilometrekareye yayılmış, büyük olasılıkla birbirlerine yabancı yaklaşık 50.000 kişiyi barındıran gerçek bir kente dönüşmüştü.
Kentlerde yaşamaya ne zaman başladık?
2014 yılında, insanlık resmen kentli bir tür haline geldi. Dünya tarihinde ilk kez, kent ve kasabalarda yaşayan insan sayısı, kırsal alanlarda yaşayanların sayısını aştı. 1960'ta dünya nüfusunun yalnızca üçte birinin kentsel alanlarda yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda, bu inanılmaz hızlı bir dönüşüm. Yaklaşık 5500 yıl öncesine kadar kimse kentlerde yaşamıyordu. Köyler binlerce yıldır varlıklarını sürdürseler de, hiçbiri tam gelişmiş kent statüsüne geçecek boyuta ve daha da önemlisi karmaşıklığa erişememişti.
"Müslümanın zamanı mekânla. Atalar "Aslan yattığı yerden belli olur" demiş. Kadimde ise "Şerefü'l-mekân bi'l-mekîn" sözü var. Bu söz bazen "Şerefü'l mekîn bi'l mekân" olarak da söylenmiş. İlki "mekânın şerefi orada bulunan iledir" anlamını taşırken ikincisi "kişinin şerefi bulunduğu mekân iledir" anlamına gelmektedir."
Sayfa 126 - Karakum Yayınevi
Reklam
Şehrin En Kritik Dönemi
Kent çağında yaşıyoruz. Kent bizim için her şey demektir - o bizi tüketiyor, bizde onu yüceltiyoruz. -Onookome okome
Kent mi Şehir mi?
KİTAP'a göre şehir, ahkamın/fıkhın toplumsal yaşamda hakim olduğu yer demek. Şehrin uygarlık, refah ve gelişmişlikle hiçbir ilgisi/ilişkisi yok, bunlar kente özgü niteliklerdir.
Sayfa 103 - Karakum
Maddesi kalan kent, bir müzeden başka bir şey olmuyor.
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.