k

Kentleşme

Kent mi Şehir mi?
KİTAP'a göre şehir, ahkamın/fıkhın toplumsal yaşamda hakim olduğu yer demek. Şehrin uygarlık, refah ve gelişmişlikle hiçbir ilgisi/ilişkisi yok, bunlar kente özgü niteliklerdir.
Sayfa 103 - Karakum
... merkezi otorite kalkınma ve milli gelir hedeflerini gerçekleştirmenin önemli parametrelerinden birini (belki birincisini) inşaat sektörü olarak görmeye ve kullanmaya başlamıştır.
Sayfa 127
Reklam
Bu çalışmada Ankara kentinin 80 yıllık planlama ve kentsel gelişme tarihi anlatılmıştır. Bu yapılırken, ayrıntılara, sayısal değerlere girilmemiş, her bir planlama döneminin, kentin üst-biçimini belirlemede ki rolü anlatılmıştır. Yapılmak istenen bilimsel bir çalışma değildir, kamuoyuna kentin nasıl geliştiğini anlatan bir belgelendirmedir.Kentin
Sayfa 115
"Ancak, bu durumu başıboş bırakmamak ve muayyen nizama tâbi tutmak lazımdır. Bu nizamın esası, şahsın ve cemiyetin menfaatlerinin ön planda tutulması olmalıdır. Bunun için de her şeyden önce insanları bodrumlarda oturtmamak için tedbirler alınmalıdır. Elimizdeki nizamlar binaların irtifaını tahdit ettiği için yukarda bahsettiğimiz sebepler den dolayı mal sahipleri yukarı koyamadığı katları aşağı sokuşturmaya çalışmakta ve böylece bir alay bodrum katları çıkmakta ve bu pahalılık devrinde de bir çok insanın sıhhat ve neşeleri bulundukları yerler gibi kararmaktadır. Bu kötü vaziyete mâni olmak ancak kat adetlerini imkân nisbetinde çoğaltmakla kabil olur. Belediyenin âmme hizmeti namına, fazla katla değil, bodrumlardaki meskenlerle mücadele etmesi lâzımdır. Nizamlı bir kat yüksekliği; Şehrin ne sıhhatini ne estetiğini bozar, fakat bodrumda yaşayan insanların bozuk sıhhat ve morali hem kendileri hem de cemiyet için her zaman zararlıdır. Teklif edeceğimiz nizamların iyi bir şekilde tatbiki ancak kurulacak binaların plânlarının ehliyetli mimarlar tarafından yapılmasile kabil olabilir. Aksi halde hiç bir nizamla iyi bir şehir kurmaya imkân yoktur."
Sayfa 35
Modernist meşruiyet çerçevesinin talepleri karşında en çok zorlanan kesim kırdan koparak kente gelen kitlelerdi. Devletin kabul ettiği regülasyonlar onların kentlerdeki varlığını suçlu durumuna düşmeden sürdürmelerine olanak vermiyordu. Bunun sonucu kentlerin çevresini gecekondu kuşaklarının sarması oldu. Popülist demokratik rejim onlar için yeni
Sayfa 14
... ben yeryüzünü, kenti ve yapıları nasıl yaşadığımızdan, bunların birey için nasıl anlamları olduğundan yola çıkarak bu üç konuda yıllar içinde geliştirdiğim görüşleri dile getirmeye çalıştım. Kenti ya da yapıyı anlamaya çalışırken akademik kavramlara, şematik bilgilere yaklaşmamaya çalıştım. Bu konularda da ülkemizde kalıplaşmış yaklaşımlar egemen; çoğu bundan yarım asır önce Batı'da geçerli idi ama şimdi çok sorgulanıyor. Kenti bir dolaşım ağı olarak görüp öncelikle o sorunu halletmeye çalışmak bir anda insanların yaşamla ve kültürle ilgili bütün beklentilerini ve değerlerini yok eder. Nitekim Türkiye'de kentler bu duruma itilmiştir; bunu da kim yaptı diye sorsanız, öncelikle kent plancıları; şimdilerde ise idari merciler her işe karışıyor ve ve kendi çıkarları uğrunda kenti istedikleri gibi parçalayıp şekillendiriyorlar. Aynı durum hem mimari hem de araziler ve doğa için geçerli. Bakıyorsunuz insanların öncelikle ziraatle geçindikleri, başka birikimlerinin olmadığı köylerde, kente yakın diye kentlilere ikinci tatil evleri yapılıyor, çiftçiler ve çobanlar bir gecede işsiz kalıp buralarda uşak durumuna düşüyorlar. Benim yazılarım bunlara bir çözüm getiremez, ama okuyanların hiç değilse yeryüzünün, doğanın, kent ve yapının insan için samimi ve yaşantısal olarak ne değer taşıdığını duyumsamalarını amaçlıyorum.
Sayfa 79 - Jale N. Erzen
Reklam
Ayşe Çavdar hoca:
Gecekondu, konut güvenliğinin var olmadığı bir alandır. Hızlı endüstrileşmenin körüklediği göç karşısında anlamlı bir tepki veremeyen devletin sosyal konut üretmedeki gönülsüzlüğü; göç edenin emeği ve mali kaynakları, hükümetlerin ise devasa genişlemeyi görmezlikten gelerek sergiledikleri "babacan ihmal"leriyle üretilen Türkiye'ye özgü bir sosyal konut projesine dönüşür.
Sayfa 117Kitabı okudu
Sinan T. Gülhan makalesi...
(...) Eğer bir sermayedar olarak, çalışanınızın itaatkâr olmasını istiyorsanız, onu evlenip, aile kurmak ve de mümkünse otuz yıl vadeyle bir konut sahibi olmak konusunda ikna edin.
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.