Öncelikle bu kitabın konusundan bahsedeyim. Kitap, kitapların yakıldığı, insanların teklonojiye şu anki halinden bile daha bağımlı olduğu -ya da bağımlı hale getirildiği-, tiran bir yönetim altındaki dünyayı ele alıyor. Guy Montag adındaki başrolümüz birgün tanıştığı birisi sayesinde aslında mutlu olmadığını fark ediyor ve bunun sebebini arıyor.
Ne kadar zorlanırsak zorlanalım, odaklı kitap okumak çok değerli. İşinde büyük başarılar yakalayan insanların bir numaralı faaliyeti olan kitap okumak, yüzyıllardan beri değişmedi. Elon Musk büyürken günde iki kitap okuyormus. Bill Gates yllda elli kitap okuyor. Mark Zuckerberg iki haftada bir en az bir kitap okuyor. Dikkatimizi dağıtacak teknolojier gelistirmek işin gece gündüz çalışan teknoloji gurularının bu kadar çok kitap okuması üzerinde düşünmeye değer bir durum değil mi?
Bazen okuduğumuz kitapların niteliğinden çok niceliğine odaklanıyoruz. Oysa ikisi de ayrı ayrı kıymetli. Hatta nitelik, niceliğe göre daha önemli bence. Ne kadar kitap okuduğumuzdan ziyade okuduğumuz kitapları nasıl anladığımıza, ne kadar anlamaya çalıştığımıza, nasıl yorumladığımıza ve o kitapları diğerlerinin nasıl anladığına ve yorumladığına odaklanmak bize daha çok şey katıyor. Özellikle de çok katmanlı, nitelikli kitaplar için bunun böyle olduğu ve bazılarının uzun bir aralıkla en az iki kere okunması gerektiği kanaatindeyim. Benim için bu kitaplar okuduklarım kadarıyla, şunlar: