l

Leyla Erbil

Şaştığım şeylerden biri de Jaleciğim, bizim insanlarımızda neden bir nebze olsun özgürlük isteğinin bulunmayışı? Kimse benden, ne benim adıma, ne de kendi adına özgürlük talebinde bulunmadı şimdiye dek, Ali hariç. Selim bile, <<Sen özgürlük delisi olmuşsun, bu istek dejenere etmiş seni, ben zaten seni uzun süre yanımda tutamazdım>> dedi. Bence erkeğin kendi için bile özgür bırakılma talebinde bulunmayışı bize en âşık olduğu anda bile bu hakkı gizlice kendine tanımasında yatar!..
Sayfa 135 - Can Yayınları, Türk Yazarları Dizisi, İstanbul 1988Kitabı okudu
Hay allah neden bir insanla bir saat olmak yetiyor bana? Tın tın, mübarekler tın tın, bir de övünüyorlar! Neden övünür şu insanlar bilmem ki. Ben de kimi arıyorum acaba âşık olmak için, herhalde bizim aradıklarımız çıkmamıştır anasının karnından henüz!
Sayfa 10 - Can Yayınları, 1988Kitabı okudu
Reklam
Evet, mektubunu on kez okudum. Sen istediğin kadar inkâr et, dünyadan ve insanlardan çok şey bekliyorsun. Bu düzen biz istedik diye değişmez ki sevgili kızım, öyle olsa ne kolay olurdu devrimler!... Bir de, 'karakter sahibi olmak' 'ideal insan, 'mutlak içtenlik' gibi deyimler dilinden düşmüyor. İnan ki bu insanlar yok yeryüzünde. Sonra dünya biz istesek de istemesek de değişiyor, sen eşitlikçi bir topluma doğru değiştiğine inanıyorsun ama ben pek öyle göremiyorum? Evet doğru insanlar değişiyor, üç gün önce bıraktığın insanın yerinde başka bir insan buluyorsun, ama istediğimiz yöne doğru mu bu değişme?
Sayfa 20 - Can Yayınları, 1988Kitabı okudu
<<Ben bir şeye karar vermiş değilim kendi kendini kışkırtma, ben seni bir dost, arkadaş olarak görüyorum>> diyorsun. Sana dünyayı görmeyecek kadar bağlandım, sense nasıl bu kadar katı olabiliyorsun? Ne biçim bir sevgi bu seninkisi? Sevgi ve inanç birlikte yürür, insan sevdiğine inanır; körü körüne inanır, yahut inanmadığını hiç sevmez, sende bu mekanizma nasıl başka türlü işliyor böyle?
Sayfa 39 - Can Yayınları, 1988Kitabı okudu
Ancak işin enteresan yanı, tarih boyunca erkeği zekâmızla oylayıp, idare etme duyumuz öylesine gelişmiş ki, her kadın zekâsıyla, tevarüs ettiği kurnazlıklarla içten içe durmadan yenmiş erkeği. Ne var ki aslında yendiği şeye yenilmiş gibi görünerek yaşadığı ikiyüzlülüğü de hazmedemeyen kadın, mutsuzluğun pençesine düşmüş durumdadır. Bence, mutlu çiftler görmeyişimizin nedeni budur. Mutluymuş rolü yapan kadın, erkekten çoktur dünyamızda; çünkü erkekler gerçekten mutlu olduklarına kandırılmış olabililer.
Sayfa 134 - Can Yayınları, Türk Yazarları Dizisi, İstanbul 1988Kitabı okudu
Medeni, kültürlü bir erkeğin cinsi cazibe önünde böylesine oyuncak oluşuna da ne yazık! O zaman medeniyete ne lüzum vardı; bırakılsaydı da herkes herkesle canı çektiği gibi çiftleşseydi ve ben de isteklerimi hayvani bir şekilde gidererek böyle aşağılanmasaydım?.. Ah tekrardan içine atıldığım itimatsızlığın o kapkara uçurumu, şüphenin zifiri hakimiyeti, bu dünyaya sevilmek ve sevmek ihtiyacıyla salıverilen ben; neden bu yalan hayal, yıllardır kaplamıştı rüyalarımı? Nasıl oldu da bir kadınla bir erkek arasında temiz ve ebedi bir aşkın mevcut olduğuna inandık biz?
Sayfa 93 - Can Yayınları, Roman, 1988Kitabı okudu
Reklam
Acaba her şeye rağmen suç baştançıkaran kadının mı? Erkek tek başına, sevgilisiz, kadınsız kimseyi aldatamayacağına göre suç gerçekten de Havva'nın mı? Yani hemcinslerine karşı erkekle işbirliği yapan kadının kancıklığından mı doğuyor ihanetin aslı? Fakat dostum erkeksiz bir hayat yaşanmaya değmeyeceğine göre bu kör kuyunun dibi nerededir?
Sayfa 94 - Can Yayınları, Türk Yazarları Dizisi, İstanbul 1988Kitabı okudu
Aslında erkekleri; sağduyudan yoksun, bizden çok zayıf, duygusal yaratıklar olarak görüyorum. Bence olay şu: üzerimizde kurdukları buyurganlık (ki bu onların ham gücüne dayanıyor) yüzünden kendimizi korumak üzere yalan, hep yalan söylemişiz onlara. Bizim zekâmızı geliştiren bu yalanlar onları bizim aptallarımız durumuna sokmuş. İnsanın kendini koruma içgüdüsü müthiş bir güç verir yaşamına,
Sayfa 133 - Can Yayınları, Türk Yazarları Dizisi, İstanbul 1988Kitabı okudu
Beni böyle yaptılar işte Jalem, suç ailemde. Çocukluğumu anımsıyorum: tek başına başına geçen çocukluğumu; Rum dadım, köşesinden kalkmayan yaşlı ninem. En çok anneme bağlıydım, ona sonsuz bir sevgim vardı, tek varlığımdı o, onsuz yaşamı düşünemezdim bile. Hiç arkadaşım yoktu, annem ve kardeşlerim, dört kardeştik. Kendi kendime oyunlar icad eder, resimler yapardım, piyanonun başına oturup tek parmakla kafa şişirirdim. Arkadaşım neden yoktu? Sokak çocuklarıydı onlar çünkü! Annem sokağa çıkmamıza hiç izin vermezdi. Maçka'daki evimizin penceresinden sokakta neşeyle oynayan çocukları gıpta ile seyrederim, onlar gibi özgür ve edepsiz olmayı ne kadar isterdim bilsen. Hiç konuşmazdım, konuşacak kimsem yoktu da ondan, kardeşlerimin arasına bile karışamazdım, çekinirdim. Bana <<dilsiz meee! >> diye ad takmışlardı. Annem kimi vakit beni konukluğa götürürdü, dizinin dibinden ayrılmaya korkardım.
Sayfa 19 - Can Yayınları, 1988Kitabı okudu
Eski Sevgili
“Bir insan yüzüyle karşılaştığımda böyle karıncalar üşüşür beynime “
65 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.