Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Biraz Lûgat
~ Ötekiler maaşlarını artırırlar, rütbe nişan alırlar, Fahim Beyse, vicdânen müsterih, kendisinden ve âtisinden emin ve mutmain, böyle bir “açıklar livası” oluşundan sanki memnun ve hattâ müftehir, senelerle, odaları boş konağına elleri boş gidip gelmiş!
Abdülhak Şinasi Hisar
Abdülhak Şinasi Hisar
Fahim Bey ve Biz
Fahim Bey ve Biz
alın teri
. Bu çiftlikte her şeyi ben, kendi elimle yetiştirdim. Her avuç toprağında, her dalında emeğim ve alın terim vardır. Bu toprağın yazını kışını, gecesini gündüzünü, selini fırtınasını bilirim. Şevket Süreyya Aydemir Suyu Arayan Adam --- Ne kadar ferâgat sâhibi olursa olsun alnının teriyle kazandığı bu makāmı kolay kolay bırakmaz. Burhan Felek --- Bir kavim ki fertleri de devletleri de çapulculukla palazlanmış, hor görmüş alın terini. Cemil Meriç
Reklam
entelektüel
i. (Fr. intellectuel < Lat.) Tahsil, bilgi, görgü sâhibi olan, fikrî meselelerle uğraşan kültürlü kimse, aydın, münevver: Çünkü ne kadar entelektüel olursa olsun bir kadınla bir erkek arasındaki farkı hesâba katıyordum. (Peyâmi Safâ) Kubbealtı Lügatı
Tevfik-i İlâhî:
Allah'ın yardım ederek başarılı kılması.
Reklam
Fücûr: Dilimizde genellikle "fitne" ile beraber "fücûr" kelimesini de kullanırız. Gerçekten fitne ve fücûr iki şer kardeştir. Aslında "fücûr" kelimesinin kökü olan "fecr" kelimesi, "bir şeyi geniş bir şekilde yarmak" demektir. Sabaha bu yüzden "fecr" denir; çünkü güneş karanlığı sıyırır, parçalar. Nasıl güneş karanlığı yırtıyorsa, "fücûr" da aslında kişinin iman, hayâ, edep perdesini yırtar. Haya perdesi, iman perdesi yırtılınca artık insanın yapmayacağı şey yoktur. Fitne ateşine düşmeden, fücûr zilletine kapılmadan müstakim olmalıyız. Fikrimizi, zikrimizi, işimizi imanımıza yaslamalıyız.
Sayfa 332
Fitne; altının gerçek mi, sahte mi olduğunu anlamak için ateşe konmasıdır
Fitne: "Fitne" kelimesinin asıl anlamı, altının gerçek mi, sahte mi olduğunu anlamak için ateşe konmasıdır. Bu kelime, insanın ateşe sokulması anlamında da kullanılır. İnsanlar da fitne ateşi içinde adam olanlar ve olmayanlar, davası olanlar ve olmayanlar, ahlâklı olanlar ve olmayanlar olarak ayrışır
Sayfa 331
Reklam
Harâb-Harap (ﺧﺮﺍﺏ)
1. Yıkık dökük, yıkılmaya yüz tutmuş, vîran. 2.Kötü durumda, bitik, perîşan.
Fedâ (ﻓﺪﺍﺀ)
Bir şey uğrunda değerli bir şeyden vazgeçme, uğruna verme.
Yoldan Çıkmak
1. belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir sebeple yolundan ayrılmak, gitmez olmak. 2. mecaz doğru yoldan ayrılmak.
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.