Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Vatan, Kimlik ve Çevre
Anavatanımız Avusturya'yı, milli kimliğimizi ve özerkliğimizi ve doğal yaşam kaynağımızı korumaya kendimizi adıyoruz. Avusturya bir göç ülkesi değildir. Bu nedenle doğumu merkeze alan bir aile politikası izliyoruz. Zaten entegre olmuş, Almanca konuşabilen, değerlerimizi ve yasalarımızı tam olarak kabul eden, kültürel kökenleri olan yasal ve meşru göçmenlere kalma ve vatandaşlık alma hakkı verilmelidir. İnsanlık, ırkçı, dinsel ya da siyasi nedenlerle zulme uğrayanlara, korunmaya ihtiyaç duyulması halinde, ülkemize siyasi sığınma hakkı tanınmasını emretmektedir. Avusturya'ya güvenli bir üçüncü ülkeden girenlerin orada iltica başvurusunda bulunmaları gerekmektedir. (Bu maddede “güvenli” bir üçüncü ülke vurgusuna dikkati çekmek gerekiyor. Avusturya’nın kapılarının insanlık namına herkese açık olduğunu söylerken bile belirli şartlar ve kısıtlamalar getirilmesi gerektiğini vurguluyorlar) 📰: tamgaturk.com/avusturya-da-yu...
Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?
Bilge Kağan ve Kül Tigin Yazıtlarının doğu cephelerinde sırasıyla 19. ve 23. satırlarında
Reklam
"Niye 'idi' diyorsunuz?" "Cumhuriyeti kurunca ulus devlete dönüştük. Bu mozaik, haliyle Müslüman Türklerin lehine bozuldu. Sizler gibi, biz de kendi dinimizi ve ırkımızı birinci sınıf kabul ettik." "İnsanlarda mutlaka milli bilinç olmalı." "Elbette ama milliyetçilik abartılırsa işte bugün olanlar olur. Allah'tan biz ulus devlete dönüşürken, başka dinlere olan hoşgörümüzden taviz vermedik." "Yaa, öyle mi?"
Ben bu üzgün toprağı seviyorum, onun altında yatan ölüleri, üstünde yaşayan dirileri seviyorum. Bu toprağı kucaklayan bilgeliği seviyorum. Türklüğümü seviyorum. Milletimi sevmek konusunda kendimi kimseden ileride veya geride görmüyorum. Bu topraklarda bir silkiniş olacaksa eğer, korku siyasetleriyle, birbirimizi boğazlayarak olmayacak. Açılarak, kendimize güvenerek, kendi eksikliklerimizle yüzleşerek olacak. İki Türkiye'den ilki ömrünü tamamladı. Artık ikincisine bir şans verme zamanı.
Sayfa 239Kitabı okudu
"Millətçilik deyilən hadisə bir insan birliyinin öz varlığını müdafiədən başqa bir şey deyildir."
Sayfa 101Kitabı okudu
"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
Sayfa 732Kitabı okudu
Reklam
Geçmişin değerlerine saygı... İşte milliyetçiliğin ve ahlakın baş şartı... Ne kadar inkılapçı olsak, yine geçmişe bağlıyız. Çünkü: Kökü mazide olan âtiyiz!
Sayfa 137Kitabı okudu
YENİ!!! Türklük, İslam, Laiklik, Millet, Din, Şeriat ve Değerler üzerine yoğun tartışmaların olduğu bugünlerde, sorunlardan çıkış yoluna dair müzakerelerde bulunduğumuz Millet, Milliyetçilik ve Din başlıklı kitaptaki bölümümüze linkten erişebilirsiniz. İlgi duyan dostlarımızın bilgisine... Aygün Akyol, "Türk Milliyetçiliği ve İslam", Millet Milliyetçilik ve Din, ed.: Muzaffer Metintaş, İkbal Vurucu, Mustafa Tezel, Kırmızılar Yayıncılık, İstanbul 2023, ss. 11-40. researchgate.net/publication/378...
2.dunya savasinin milliyetcilik uzerine etkisi
Zaten, kronolojik olarak, 1924 Anayasası'nı hazırlayanların etnik milliyetçilik - sivil milli yetçilik arasındaki farkı bilmelerine imkân yoktur, çünkü bu ayrım henüz kuramsal olarak ortaya atılmış değildir. Bu ayrım, hem dünyada hem de Türkiye'de II. Dünya Savaşı'nın so nunda ortaya çıkar. Hans Kohn, erken uluslaşma - geç uluslaşma ölçütüne dayalı olarak Batı milliyetçiliği - Doğu milliyetçiliği ayrımını geliştirdiği "The Idea of Nationalism' başlık li eserini ilk olarak 1944'te yayımlar. Kan bağı esasına dayalı vatandaşık ile toprak bağı esa sına dayalı vatandaşlık ölçütleri üzerinden Alman milliyetçiliği - Fransız milliyetçiliği ay- rımı da Jacques Droz tarafından 1949'da geliştirilir. Bunlar, esasında, II. Dünya Savaşı'nın ırkçılığın alabileceği korkunç boyutu göstermesi sonucunda içine düşülen dehşeti, ırkçılık la aynı kaynaktan beslenen milliyetçilikten tümden vazgeçmeden aşmaya yönelik düşünsel çabalardır. (Kohn'un Doğu-Batı ayrımında Almanya'nın Doğu'da kaldığı hatırlanmalıdır.)
Sayfa 242Kitabı okudu
Akçura, dönemin siyasi tarih anlayışından farklı olarak, Türklerin İslamıyet'i kabulünü bir tarihsel aşama olarak kabul etmemiş, İslami­yet'i bütünüyle Türk tarihi içinde değerlendirmiştir. Ayrıca, Osmanlı tarihçiliğinde barbar sınıfına sokulan Tatar ve Moğollar'a Türk tarihi içinde yer vermesi yeni bir açılım olmuştur.Türklerin kendi tarihlerine "yabancıların taktığı gözlüklerle" bakmasına karşı çıkan Akçu­ ra, bu bakışı kökten değiştirmek gerektiğini savunmuştur.
Reklam
Yusuf Akçura, etnik temelli ayrıştırmaya karşı çıkarak, bağımsız iktisadi yapılar halinde zaten dağılmış, kaynaşamamış olan Türklerin bu kriterle iyice ayrışacağına dikkat çekerek, Türk­çe konuşmanın ve Türklüğe hizmetin yeterli bir önkoşul olarak gö­rülmesinin daha faydalı olacağını dile getirmiştir.Bu tercihin di­ğer etnik yapılarıda kucaklayan bir yaklaşım olacağını da eklemiş­tir.
"Milliyetçilik, milletin tarihine gömülü hayat kaynaklarında aranmalıdır. O, dilde ve dinde, sanatta ve devlette bulunur. Düğünlere, şarkılara ve çocukların oyunlarına varıncaya kadar milletin örfleriyle adetlerinde yaşar. Bunların hepsi terk edilince millet varlığı bir vehim, milliyetçilik bir sahte vesika halini alır."
Sayfa 32 - Dergah Yayınları - Millet Maarifi
Milliyetçilik ve Ulus Devletler
“Sonuçta milliyetçilik bir çeşit kendine tapınmadır, ulusun kendi biricikliğine duyduğu hayranlıktır. … Bir çok ulus “bir imparatorluğun heterojenliğini taşıyor, ama bir köy kadar homojen olduğunu iddia ediyor”du.”
Sayfa 15 - Timaş Yayınları
"Şahsımıza yapılmış bir hakareti bağışlayabilir veya yanlış bir davranışı hoş görebiliriz. Ama, milletimize yönelmiş bir kötü niyeti bağışlama hakkımız yoktur, olmamalıdır."
Sayfa 293Kitabı okudu
Ey sarhoş hamiyet-füruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır unsuriyet asrı değil. Bolşevizm, sosyalizm meseleleri istila ediyor; unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan İslâmiyet milliyeti; muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da İslâm milliyetini ifsad ettiği gibi unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez. Evet, muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor fakat pek muvakkat ve âkıbeti hatarlıdır. Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak. O vakit milletin kuvveti, bir şık, bir şıkkın kuvvetini kırdığı için hiçe inecek. İki dağ birbirine karşı bir mizanın iki gözünde bulunsa; bir batman kuvvet, o iki kuvvet ile oynayabilir; yukarı kaldırır, aşağı indirir.
Sayfa 488 - RNK
234 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.