Biz insanlar kendi düşüncelerini paylaşmayanlar için şablon oluşturmayı, onları kategorize edip "öteki"leştirmeyi çok severiz nedense. Kusurumuz ne kadar çok ise karşımızdakinde de o kadar kusur aramaya meyilliyizdir. Karşınızdakiler zihinlerinde size bir rol ve tavır biçtilerse eğer, artık istemediğiniz kadar farklı tavırlar içinde olun, asla bunları kabullenmezler, yanıldıklarını görmek istemezler. Eğer çevrenizde aynı tavrı ve bakış açısını paylaşanlar çoğalmışsa, siz de gitgide onların biçtiği role uygun davranmaya başlarsınız. Farkında olunmayan bir kutuplaşmadır bu ve faturayı daha çok resmi ideolojinin huzurunda yalnız kalan öder.
Hiçbirimiz kendimizi "ırkçı" olarak tanımlamak veya görmek istemeyiz, ama hoşumuza gitmeyen sıfatları aklileştirmek için uydurduğumuz kalıpların veya açıklamaların hiçbiri, gerçeği değiştirmez. Bu, sadece ırkçılık için değil, hayattaki her şey için geçerli. Olaylara, insanlara, fikirlere zihnimizdeki kategorileri kırabildiğimiz oranda önyargısızca ve açık zihinle yaklaşabiliriz.
Ama bu hiç de kolay bir şey değil: Önyargılardan arınmamızın önündeki en büyük zorluk, bize "normal" gelen düşüncelerimizin "önyargı" olduğunu tanıyamamamızdan ileri geliyor.
Bu yüzden de tuzaklara düşmemek için herhalde ömür boyu bir çaba, daimi bir sorgulama ve cin gibi uyanık olma hali gerekecek.
Sayfa 141 - ALFA, 1. Basım, Temmuz 2017Kitabı okudu
Önyargılar, zihinsel enerjiyi en az düzeyde kullanmamıza yardım ederek, bu eneriiyi (eğer varsa) daha önemli ve yaşamsal işlere yönlendirmemizi sağlar.
"Toprakları eğitimle gübrelenmemiş bir kalpten önyargıları söküp atmak, herkes bilir, çok zordur; orada taşlar arasındaki yabani otlar kadar sağlam büyürler."
İnsanlar neler dediğini bilmiyor muyum? Elbette biliyorum. Omzumu silkmekle yetiniyorum. Başka ne yapabilirim? Ağız dediğin torba değil ki büzesin? Rüzgârın esmesini engellemek bile insanların dedikodu yapmasını engellemekten kolaydır.