1772 yılında Bolu’nun Şahnalar köyünde doğmuştur. Çobandır. Topraklarını bir ağa ellerinden alınca sazını alıp gurbete çıkmış, çok yer dolaşmıştır. 1845’te Ankara’da ölmüştür.
Masanın üzerinde duran bir şarap kâsesinin etrafında dört ozan oturuyordu.
İlk ozan dedi ki, "Galiba üçüncü gözümle bu içkinin kokusunun sihirli bir ormandaki kuş sürüleri gibi boşlukta kaybolduğunu gördüm."
İkinci ozan başını kaldırıp dedi ki, "İç kulağımla sis kuşlarının şarkısını duyabiliyorum. Ve beyaz gülün arıyı taç yaprakları arasında tutması gibi bu ezgi de gönlümü sarıyor."
Üçüncü ozan gözlerini yumdu ve kollarını yukarıya kaldırarak dedi ki, "Onlara ellerimle dokunuyorum. Bir meleğin uykusunda ki nefesi gibi hissediyorum onların kanatlarını; parmaklarımı yalıyorlar."
Sonra dördüncü ozan kalktı, kâseyi kaldırdı ve dedi ki, "Çok yazık dostlarım! Ben görmek, işitmek ve dokunmak konusunda çok yeteneksizim. Bu içkinin kokusunu göremiyorum, şarkısını işitemiyorum, kanatlarının vuruşunu hissedemiyorum. İçkiden başka bir şey görmüyorum. Bu yüzden şimdi onu içmeliyim ki, duyularımı keskinleştirsin ve beni sizin yüce makamınıza ulaştırsın."
Ve kâseyi dudaklarına götürüp içkiyi son damlasına kadar içti.
Bu durum karşısında ağızları açık kalan diğer üç ozan ona büyük bir şaşkınlıkla bakakaldılar, gözlerinde pek de şiirimsi olmayan bir susuzluk ve kin vardı.
"... Bir zamanlar bir ozan 'Bütün evren bir şarap bardağındadır,' demişti. Bunu hangi duygu içinde söylemek istediğini belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz çünkü ozanlar anlaşılsın diye yazmazlar..."
Bizim illerin beyleri
Yakar kandili kandili
İçip arslana dönerler
Kadeh döndürü döndürü
...
Köroğlu der ki, karıdım
İhtiyar oldum çürüdüm
At yoruldu ben yoruldum
Güzel bindiri bindiri
Köroğlu (16. yy)