Uyanıkken, dıştan gelen pek çok etki insanın zihinsel ve duygu sal yeteneklerini köreltir ve kısıtlar. Rüyalarımızda, bunlardan etkilenmeyen gerçek ruhsal yapımız ortaya çıkar.
“Benim zamanımda bu antidepresanlar yoktu ama muadilleri vardı. Bromitler, yatıştırıcılar. Tüm hastalarım bunları kullanıyordu. Tüm meslektaşlarım da bunları yazıyordu. Nöroloji kariyerimin en başlarında ben de bunları öneriyordum. Ama hiçbir hastaya fayda etmiyordu. Hiçbiri iyileşmeyle sonuçlanmıyordu. Sizin çok haklı tabirinizle ‘somatik tedavi’, bir mit. Ruhsal bir hastalığı bedensel bir yöntemle çözemezsiniz. Ruhsal hastalıklar yalnızca psikanalizle tedavi edilebilir diğer tüm çabalar başarısızlığa uğramaya mahkûmdur.”
Gün ışığının tüm korkuları silip yok etme gibi sihirli bir gücü vardır, ama akşam olup da karanlık çökünce en mantıksız korkular da orta ya çıkar. Endişeler yerini korkuya bırakır ve çocukları özellikle uykuda yakalar.
"Haset ve rekabet başarılarımız ve başarısızlıklarımızın temel hammaddeleridir ve başarılar kendimizi hayvani iştahlar ve ahlaki açgözlülükler tarafından yönetilen, para için sonu gelmez bir istek duyan yaratıklar olarak gördüğümüz bir resmin üzerine kuruludur.
Ve bu psikanalizin -tüm terapiler buradan kaynaklanır- hem doğruladığı hem de parça parça yarattığı bir resimdir. Teorinin hangi dramanın başlığı olduğu her teori için rahatlıkla sorulabilir bir sorudur. Teoriler rüyaların yorumları gibidir."
-Adam Phillips, Öyle ve Böyle, Ayrıntı Yayınları, syf: 103-104
İleriki sayfalarda İslami ideolojiyi aydınlatmayı denerken, arka planda şu varsayım olacaktır: Bu ideolojinin, geçmişte olduğu gibi güvence altına almak için Kuran yasasına başvurarak restore etmek istediği şey, geleneksel sistemin karşısına modern dünyanın çıkardığı imkansızlığın maskelenmesidir. Başka deyişle köken sıkıntısı, öncelikle, hakikat ile yasa (hakikat ve şeriat) arasındaki geleneksel dayanışmanın bozulmasının semptomudur; özne, dehşete düştüğü aşırı gerçek ve aşırı hazla başbaşa kalır, bu aşırılığı engelleyebilecek şeyi kendi hayali ve sembolik antik evreninde bulamaz. Dinsel yanılsama kalkanını restore etme umuduyla kökene başvuru buradan kaynaklanır. Yine de, bu kalkan çağdaş tarihsel ve bilimsel dünyanın sınavı karşısında çatladığından, bu dünyaya ait yeni malzemeleri kullanarak kalkanı tamir etmek, kaplamak gerekir. Görüleceği gibi, İslami hareketlenme, iddia edildiği gibi dinin basitçe geri dönüşünün bir bileşeni değil, yeni bir ideolojik bileşimdir; daha doğrusu, İslami bileşim, din çözüldüğü için gün ışığına çıkar ve kendi hakikatini kurtarmak isteyen tavrıyla da bu çözülmeyi yoğunlaştırır.