Çaresizliğin Ayak Sesleri
" 
Dansa Davet Ben ne okudum, nelere şahit oldum?" sorularını okuyarak kitabı bitirdim. İnce bir kitap olduğu için bir solukta okunabiliyor. Yoksul bir kentin başına gelen dans salgınını anlatıyor. Bence önemli olan bu dans salgınına katılanların yaşadığı korkunç hayatlar. Kötü yönetim, yoksulluk, açlık, çaresizlik bu kadar kısa sayfalar arasında iğneleyici bir şekilde anlatılmış. Bebekler ile yaşamak zorunda oldukları çaresizlik kan donduran türdendi. Yazarın kalemi ile ilk defa tanışmış oldum ve okuduğum bu eseri diğer eserlerine merak uyandırdı.
"Kaygılarında nasıl da kehanetler sezmiştim... ama sevgilim, gözlerinde gökyüzü kalmış hâlâ."
104 syf.
8/10 puan verdi
"Sarışın kadın dosdoğru ilerliyor, surların gölgesinde, çatılı bir köprüye varıyor. Bu köprünün ortasında durup çocuğunu ırmağa atıyor."
Kitap, direkt Enneline isimli genç bir annenin çocuğunu ırmağa atması ile başlıyor.
Bu şehirde tek bir sokak hayvanı bile kalmamış, açlıktan kıvranan halkın yiyebileceği başka bir şey yokmuş çünkü. Bunun yanında kilisenin bencilliğini iğneli şekilde yansıtmış olan yazar, yoksullukla boğuşan halkın o dönemde savaşmakta bulundukları Osmanlı'ya da kitabın bir çok kısmında değinmiş. Gerçekten yaşanmış olduğunu bildiğimiz dans vebasını ve sonucunda getirdiklerini, öyle korkunç güzellikte ve bir yandan sade bir dille anlatmış ki okurken içine çekiliyorsunuz.
Şu anki dönemde yaşayan halkın anlamakta zorlanacağı güçte bir histeri, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Kesinlikle yazarın bu kitabını da 
İntihar Dükkanı kitabını da tavsiye ediyorum.
