Ben çoktandır bedenim burada; aklım, ruhum öbür tarafta yaşıyorum. Tüm dünya yerle bir olurken, insanın kendisi için
çalışması bir suç. Günümüzde artık hiç kimse sadece kendisi için hissedemez, kendisi için yaşayamaz.”
Düşman ateşi kesmiş, iki orduyu birbirinden ayıran sıkı, korkutucu, erişilmez, soyut çizgi daha açık bir biçimde hissedilir hale gelmişti.
“Canlıları ölülerden ayıran çizgiyi hatırlatan bu çizginin bir adım ötesi bilinmezlik, acı ve ölümdür. Orada ne var? Kim var? Orada, boşluğun, ağacın, güneşin aydınlattığı çatının ardınakı ne? Kimse bilmez ama herkes bilmek ister: insan bu çizgiyi geçmeye korkar ama geçmek ister ve bilir ki er geç onu geçmek, orada, çizginin diğer tarafında ne olduğunu öğrenmek zorunda kalacak, orada, ölümün öte tarafında ne olduğunun kaçınılmaz olarak öğrenmek zorunda kalacağı gibi.
Halbuki insan güçlü, sağlıklı, neşeli, öfkelidir ve çevresi de kendisi gibi sağlıklı, öfkeli, heyecanlı imsanlarla sarılıdır.”
Düşmanın görüş alanı içinde bulunan, bir kişi böyle düşünüp böyle hissederse bu duygu o dakikalarda yaşananlardan edindiği keskin izlenime ayrı bir ışıltı, ayrı bir sevinç katar.
Sayfa 218 - İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okudu
"Savaş bana erkeklerin budalaca bir seçimi gibi gelmiştir hep.Ne kazanırlarsa kazansınlar ölmeden önce tadını çıkaracakları bir elin parmakları kadar sene oluyor önlerinde. Keyif sürmeye çalışırken ölüp gitmeleri daha yüksek ihtimal."
“Ülkenin size ilk sürprizi, sonra her gün yeni baştan yaşattığı mutluluk, insanların bu devasa coğrafyada dostluk ve huzur içinde bir arada yaşamaları.”
Sanırım şu ana kadar okuduğum 5 novellası arasında beni en çok etkileyeni Mecburiyet oldu. Zweig'ın müthiş bir psikolojik çözümleme yazarı olduğunu biliyordum. Mecburiyet bu yorumu çok haklı bulduğum bir kitap oldu diyebilirim.
Zweig bir insanın zorunluluk ve özgürlük arasındaki sancılı kararsızlığını öyle iyi yazmış ki; benim için sadece