s

Seyahatname

0 member
Kadınlara fazla iltifat, sert şekilde yasaklanmıştır Kahire'de; ama, aşk hiçbir yerde yasaklanmış değildir. Yürüyüşüyle, endamıyla, giysisini kıvrımlarındıran zarafetiyle, peçesinde ya da başlığındaki sıradışı bir şeyle, gençliği ya da hoşa gitme isteğini açığa vuran bir kadın gördünüz diyelim. Sadece izleyin onu ve eğer, kalabalığın farkına varmadığına inandığı an yüzünüze bakarsa, evinizin yolunu tutun; arkanızdan gelecektir o kadın. Kadın konusunda, kendisinden başka hiç kimseye inanmamalı insan. Tercümanlar sizi yanlış yollara yöneltirler. Kendinizin tehlikeyi üstlenmeniz daha sağlam bir yoldur."
Sayfa 155 - YKY, Çev:Selahattin HilavKitabı okudu
Kadın
“Kadınlarla birlikte yaşamak, erkeği açgözlü, bencil ve gaddar yapar; aramızdaki kardeşliği ve yardımseverliği yıkar; kavgalara, haksızlıklara ve zorbalığa neden olur. Herkes kendi cinsinden olanla yaşasın.” Bütün Müslümanların mı, yoksa aralarından bazılarının mi görüşüydü bu? Belki de, bu görüşte, kadınların küçümsenmesinden çok, saf aşkı ölümlü varlıkların üzerine yükselten antikçağ Platonculuğunun bir kalıntısının dile geldiğini düşünmek gerekir. Tapınılan kadın, tanrısal bir kadının soyut bir hayaleti, tamamlanmamış bir imgesi, müminin ebedi nişanlısı değil mi!
Sayfa 150 - YKY, Çev:Selahattin HilavKitabı okudu
Reklam
Constance, çok güzel bir ad ve çok güzel bir hatıra! Avrupa'nın en iyi konumlu kenti bu; kıtanın kuzeyini güneyine, batıyı doğuya bağlayan şahane mühür! Rhône'un Léman'dan çıktığı gibi, Ren'in bir Irmak halinde çıktığı gölünde, beş ulus bir araya geliyor. Constance, koskoca gölün girişinde, henüz sakin sakin akan Ren'in iki yakasında yayılan küçük bir Konstantinopolis.
Sayfa 58 - YKY, Çev:Selahattin HilavKitabı okudu
Sunuş..
1432 yılında ise Philippe le Bon, Bertrandon de La Broquiere'i Doğu'da bir "gizli" seyahat ile görevlendirmiştir. Bertrandon de La Broquiere, 1432 yılında Venedik'ten bir gemi ile Akdeniz'e açılarak Yafa'ya çıkar, Kudüs'e, buradan da çevredeki kutsal yerlere gider. Fakat hıristiyanlığın kutsal yerlerine ziyaret görüntüsündeki hac seyahatinin devamı, tamamen diplomatik bir mahiyet alır. Seyyah, Suriye'ye oradan Anadolu'ya çıkar, boydan boya Ramazanoğulları, Karamanoğulları, ve Osmanoğulları beyliklerinin topraklarından geçtikten sonra nihayet, henüz Bizans İmparatorluğu elinde olan İstanbul'a gelir. Burada biraz kaldıktan sonra 23 ocak 1433'de yola çıkar. Edime ve çevresinde hayli dolaştıktan sonra, Filibe, Belgrad, Buda ve Viyana'ya uğrayarak yurduna döner. Bertrandon bir hacı gibi doğuya gitmiş, fakat gizli ajan olarak görevlendirildiğinden İslam devlet ve beyliklerinin başlıcalarını dolaşarak karayolundan geri dönmüştü. O çağda son derece de güç olan bu uzun seyahatin esas gayesi Türklerin politik durumlarını yerinde incelemek, Philippe le Bon'un yapmağı tasarladığı bir Haçlı seferi için zemini yoklamaktı.
Sayfa 11 - Voyage d'Outremer De Bertrandon De La Broquiére, Eren Yayıncılık, İstanbul 2000 [ISBN: 975-7622-28-1]Kitabı okudu
İbn Batuta
İBN BATTÛTA VE SEYAHATNAMESİ Faslı Müslüman seyyah İbn Battûta (ö. 1368), dünyanın en çok tanınan gezginlerinden biridir. İlki henüz 22 yaşındayken haccetme niyetiyle başlayan seyahatleri yaklaşık 29 yıl sürmüştür. Bu süre zarfında Asya, Avrupa ve Afrika’nın önemli ilim merkezlerini gezmiştir. Üçüncü yolculuğunda Lazkiye’den Alâiye’ye (Alanya) geçerek Anadolu’yu da gezme imkânı elde etmiştir. İbn Battûta gittiği birçok yerde sosyal hayata yakından tanıklık etmiş, ülkelerin coğrafya ve ekonomileri hakkında ayrıntılı bilgiler edinmiştir. er-Rıhle adıyla meşhur olan seyahatnamesinde paylaştığı bu değerli bilgilerle dönemin önemli gezgini Marko Polo’yu geride bırakmıştır. Sade bir dilin hâkim olduğu ve insan unsurunun ön plana çıktığı eserde, çeşitli milletlerin giyim kuşamı, âdetleri ve inançlarına dair oldukça zengin malzeme bulunmaktadır. Yemek tariflerinden bayram ve matem giysilerine, siyasetten tasavvufa kadar o döneme dair ayrıntılı ve çok renkli bir dünya tablosu karşımıza çıkmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı
Biz nasıl küçük adımlarla yürüyen rahat atları tercih ediyorsak onlar da tersine büyük adımlar atabilen ve uzun zaman koşabilen atları kullanıyorlar. Bu durum, onların niçin Fransa'da ya da Lombardie'de giyilenler gibi zırhlı elbise giymediklerini de açıklamaktadır. Ama gerektiği zaman bunların herbiri ok ve yayla, kalkanla donanır, sahip oldukları o iyi kılıçlardan birini kuşanır, gövdesine kocaman zırhlı gömleğini geçirir, yanında da kısa saplı, dört yüzlü birçok ok bulundururdu; bunlar, zırhsız bir insanın omuzlarına ya da kollarına isabet ettiği zaman çok tehlikeli olabilen silahlardı; bunlarla bir insanın kolayca vurulabileceğine inanıyorum; başında miğfer olan birine vursa onu sersemletebilir. Bu savaşçıların çoğu küçük tahta kalkanlar taşımaktaydı; bunlarla at üzerindeyken kendilerini oklara karşı koruyabiliyorlardı ve bunu kullanmasını da çok iyi biliyorlardı, en azından benim gördüklerim böyleydi ve Türklerle benden daha yakın teması olanlar da bunu söylüyordu. Hükümdarlarına karşı çok itaatkardılar; ne kadar yüksek mevki sahibi ve güçlü olursa olsun hiç kimse onun emirlerin yerine getirmemek cesaretini gösteremezdi. Zannediyorum ki hükümdarın bu kadar büyük icraat ve savaş durumunda da büyük fetihler yapabilmesine imkan veren şeylerden biri de budur; bu sayede, Fransa krallığının büyüklüğünü çok aşan genişlikte fetihler yaptı, bunu görmek çok üzücü bir şey.
Sayfa 268 - Voyage d'Outremer De Bertrandon De La Broquiére, Eren Yayıncılık, İstanbul 2000 [ISBN: 975-7622-28-1]Kitabı okudu
Reklam
379 öğeden 411 ile 379 arasındakiler gösteriliyor.