"(...)Yunanlılar'ın insan vücudu anlayışı, farklı sıcaklıklara sahip vücutlar için farklı haklar ve farklı kent mekanlarını beraberinde getiriyordu. Bu farklar en bariz biçimde cinsiyet ayrımında görülür, çünkü kadınların erkeklerin daha soğuk versiyonları oldukları düşünülüyordu. Kadınlar şehirde çıplak olarak boy göstermiyorlardı; üstelik sanki ışıksız
iç mekanlar onların fizyolojileri açık güneşli alanlardan daha uygunmuş gibi çoğunlukla ev içlerine kapanıyorlardı. Evde dizlerine kadar uzanan ince malzemeden tunikler, sokakta ise ayak bileklerine kadar uzanan, kaba, mat kumaştan tunikler giyiyorlardı. Yine kölelere gösterilen muamele de, köle soylu bir aileden gelen erkek bir tutsak bile olsa, kölelik koşullarının onun vücut ısısını düşürdüğü inancına dayalıydı; yani köle gittikçe daha durgun zekalı, konuşmaktan aciz hale geliyor, insanlığını gittikçe yitiriyordu, dolayısıyla sadece efendilerinin ona vereceği işleri yapmaya uygundu. Perikles'in övdüğü söz -eylem birliği sadece "doğa"ları onları buna uygun kılmış ölen erkek yurttaşlar tarafından yaşanıyordu. Demek ki Yunanlılar vücut ısısı bilimini tahakküm ve boyun eğme kurallarını
belirlemek için kullanıyorlardı(...)"