t

Tarih/Sosyoloji

4 üye
GÜNDEMTarihin Cinsiyeti
Yurttaşın Sesi
"Atina bedenleri her biri kalabalığa ayrı bir konuşma dili deneyimi veren iki tür mekanda bir araya getiriyordu. Agorada birçok faaliyet aynı anda yapılıyor, insanlar aynı anda hareket edip farklı şeyler hakkında küçük rabıtalar kurarak konuşuyorlardı. Tek tek seslerden hiçbiri bütüne hakim olmuyordu genellikle. Antik kentin tiyatrolarında ise insanlar sessizce oturup tek, devamlı bir sesi dinliyorlardı. Bu mekanların ikisi de dili tehlikeye atıyordu. Agoranın eşzamanlı ve sürekli değişen faaliyetleri içinde seslerin uğultusu sözcükleri kolayca dört bir ya­na saçıyor, hareketli bedenler kitlesi devamlı anlamın ancak belli parçalarını deneyimleyebiliyordu. Tiyatroda ise tekil ses belagat teknikleri sayesinde kendini bir sanat eseri şeklinde biçimliyordu; insanların sesleri dinlediği yerler öyle dü­zenlenmişti ki seyirciler çoğunlukla belagate kurban düşüyor, onun akışıyla felç oluyorlar ve küçültülüyorlardı"
Sayfa 43 - MetisKitabı okudu
Vücut Isısı
"(...)Parthenon frizlerindeki insan figürlerinin hepsi genç, kusursuz bedenlerdir; kusursuzlukları çırılçıplak teşhir edilir ve ister bir öküzü gütsünler ister atları tımarlasınlar yüzlerindeki ifade hep aynı sakinliktedir. Bunlar insanların nasıl görünmesi gerektiğiyle ilgili genellemelerdir ve mesela, birkaç yıl önce Olympia'da yapılmış bir Zeus heykelinden farklıdırlar; orada tanrının vücudu daha bireyseldir, kaslarında yaşlılığın, yüzünde de korkunun izleri görülür. Parthenon frizlerinde ise eleştirmen John Boardman'ın belirttiği gibi insan bedeni imajı "bireyselleştirilmiş olmaktan çok idealleştirilmiştir...öteki dünyaya aittir; tanrısal olanlar hiçbir zaman bu kadar insani, insani olan bu kadar tanrısal olmamıştır." İdeal, genç, çıplak vücutlar tanrılarla insanlar arasındaki ayrılığı sınayan bir insan gücünü temsil ediyorlardı. Yunanlılar bu sınamanın trajik sonuçlar doğurduğunu da biliyorlardı; Atinalılar vücutlarına duydukları sevgi yüzünden o trajik hubris, yani ölümcül kibir hatasını işlemeyi göze alıyorlardı(...)"
Sayfa 33 - MetisKitabı okudu
Reklam
Yurttaşın Bedeni
"(...)Maddi hayat mücadelesi Aristoteles'e olduğu gibi diğer Yunanlılar'a, hatta modern döneme kadar Batı toplumlarındaki elitlere de alçaltıcı bir şey gibi görünüyordu; hatta eski Yunanca'da "genel 'emek/çalışma' anlayışını ya da 'genel bir toplumsal işlev olarak' emek/çalışma kavramını ifade edecek bir kelime olmadığı" belirtilmiştir. Bunun nedeni belki de halkın fena halde çalışmak zorunda olmasıydı; hayatları bu koşula öyle bağlıydı ki çalışma hayatın kendisi olup çıkmıştı. Antik dönemin tanıklarından Hesiodos İşler ve Günler adlı eserinde "Gündüzleri angarya ve kederden, geceleri de telef olmaktan insanlara soluk alacak zaman kalmıyor," diye yazmıştı.Şehrin uygarlığını mümkün kılan şey bu gerilimli ekonomiydi. Bu durum, "kentsel'' ve "kırsal" terimlerinin anlamına buruk bir tını kazandırır. Yunanca'da bunların karşılığı olan asteios ve agroikos kelimeleri ayrıca sırasıyla "zeki, esprili" ve "kaba saba olarak da çevrilebilir(...)"
Sayfa 30 - MetisKitabı okudu
Vücut Isısı
"(...)Bedenden duyulan gururun kaynağı vücut ısısıyla ilgili inançlarda yatıyordu.Vücut ısısının insanın oluşumu sürecini yönlendirdiği düşünülüyordu. Hamileliğin başlarında rahimde iyi ısınan ceninlerin erkek, bu ilk ısıdan yoksun kalanların da kız olacağı düşünülüyordu. Rahimde yeterli ısının olmayışı "erkeklerden daha yumuşak, daha akışkan, daha nemli ve bütünüyle daha şekilsiz bir yaratık çıkmasına neden oluyordu. Bu ısı eşitsizliğini araştıran ilk Yunanlı Apollonia'lı Diogenes'di. Aristoteles özellikle Hayvanların Zürriyeti Üstüne adlı eserinde Diogenes'in analizini benimseyip genişletmiştir. Aristoteles örneğin adet kanı ile sperm arasında bir bağ kuruyor, adet kanının soğuk kan, spermin ise pişmiş kan olduğuna inanıyordu; sperm daha üstündü çünkü yeni hayat yaratıyordu, oysa adet kanı atıl kalıyordu. Aristoteles erkeği hareket ve yaratım ilkesine, kadını ise madde ilkesine sahip" olarak niteliyordu; bu da bedendeki aktif ve pasif güçler arasındaki karşıtlığın ürünüydü(...)"
Sayfa 34 - MetisKitabı okudu
Yunan Origamisi
"(...)Yunanlılar erkek ve kadın anatomilerini anlama ilkelerini bu üreme fizyolojisinden türetmişlerdir: Erkek ve kadının tenasül organlarında aynı organlar ters yüz edilmiştir. Pergamonlu Galenos bir tıp öğrencisine şöyle diyordu: Kadının vajinasını dışarı doğru çevir ve erkeğin penisini içe doğru çevirip ikiye katla, ikisinin de her yönden aynı yapıya sahip olduğunu göreceksin."Galenos'un görüşleri Batı antik çağından Arap doktorlar yoluyla ortaçağın Hristiyan tıbbı­na, hatta Rönesans'a kadar geçerek neredeyse iki bin yıl bilimsel hakikat olarak görülmüş, geçerliliklerini ancak on yedinci yüzyılda yitirmişlerdir(...)"
Sayfa 35 - MetisKitabı okudu
Çıplaklık
"(...)Yunanlılar'ın insan vücudu anlayışı, farklı sıcaklıklara sahip vücutlar için farklı haklar ve farklı kent mekanlarını beraberinde getiriyordu. Bu farklar en bariz biçimde cinsiyet ayrımında gö­rülür, çünkü kadınların erkeklerin daha soğuk versiyonları oldukları düşünülü­yordu. Kadınlar şehirde çıplak olarak boy göstermiyorlardı; üstelik sanki ışıksız iç mekanlar onların fizyolojileri açık güneşli alanlardan daha uygunmuş gibi çoğunlukla ev içlerine kapanıyorlardı. Evde dizlerine kadar uzanan ince malzemeden tunikler, sokakta ise ayak bileklerine kadar uzanan, kaba, mat kumaştan tunikler giyiyorlardı. Yine kölelere gösterilen muamele de, köle soylu bir aileden gelen erkek bir tutsak bile olsa, kölelik koşullarının onun vücut ısısını düşürdü­ğü inancına dayalıydı; yani köle gittikçe daha durgun zekalı, konuşmaktan aciz hale geliyor, insanlığını gittikçe yitiriyordu, dolayısıyla sadece efendilerinin ona vereceği işleri yapmaya uygundu. Perikles'in övdüğü söz -eylem birliği sadece "doğa"ları onları buna uygun kılmış ölen erkek yurttaşlar tarafından yaşanıyordu. Demek ki Yunanlılar vücut ısısı bilimini tahakküm ve boyun eğme kurallarını belirlemek için kullanıyorlardı(...)"
Sayfa 28 - MetisKitabı okudu
Reklam
199 öğeden 241 ile 199 arasındakiler gösteriliyor.