Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Yurttaşın Sesi
"Atina bedenleri her biri kalabalığa ayrı bir konuşma dili deneyimi veren iki tür mekanda bir araya getiriyordu. Agorada birçok faaliyet aynı anda yapılıyor, insanlar aynı anda hareket edip farklı şeyler hakkında küçük rabıtalar kurarak konuşuyorlardı. Tek tek seslerden hiçbiri bütüne hakim olmuyordu genellikle. Antik kentin tiyatrolarında ise insanlar sessizce oturup tek, devamlı bir sesi dinliyorlardı. Bu mekanların ikisi de dili tehlikeye atıyordu. Agoranın eşzamanlı ve sürekli değişen faaliyetleri içinde seslerin uğultusu sözcükleri kolayca dört bir ya­na saçıyor, hareketli bedenler kitlesi devamlı anlamın ancak belli parçalarını deneyimleyebiliyordu. Tiyatroda ise tekil ses belagat teknikleri sayesinde kendini bir sanat eseri şeklinde biçimliyordu; insanların sesleri dinlediği yerler öyle dü­zenlenmişti ki seyirciler çoğunlukla belagate kurban düşüyor, onun akışıyla felç oluyorlar ve küçültülüyorlardı"
Sayfa 43 - MetisKitabı okudu
"(...)Kadınlarla erkekler arasındaki sekste kadınlar genellikle öne doğru eğilip kalçalarını arkalarında ayakta ya da çömelmiş vaziyette duran erkeğe sunarlardı. Klasik dönem araştırmacısı Kenneth Dover vazo resimlerinden yola çıkarak bu pozisyonda "çoğunlukla kadının vajinasına değil anüsüne girildiğine şüphe yoktur" sonucuna varır. Başka birçok kültür gibi Yunanlılar da anal birleşmede hem ayrı bir zevk hem de basit, güvenilir bir doğum kontrol yöntemi buluyorlardı. Ama bu aynı zamanda toplumsal statüyü de ifade eden bir pozisyondu: Uzanan ya da domalan kadın kendisini tabi konumuna getiriyordu. Aynı şekilde, içine girilmesini isteyen efemine erkek de tabi konuma geliyordu(...)"
Sayfa 41 - MetisKitabı okudu
Reklam
Yunan Origamisi
"(...)Yunanlılar erkek ve kadın anatomilerini anlama ilkelerini bu üreme fizyolojisinden türetmişlerdir: Erkek ve kadının tenasül organlarında aynı organlar ters yüz edilmiştir. Pergamonlu Galenos bir tıp öğrencisine şöyle diyordu: Kadının vajinasını dışarı doğru çevir ve erkeğin penisini içe doğru çevirip ikiye katla, ikisinin de her yönden aynı yapıya sahip olduğunu göreceksin."Galenos'un görüşleri Batı antik çağından Arap doktorlar yoluyla ortaçağın Hristiyan tıbbı­na, hatta Rönesans'a kadar geçerek neredeyse iki bin yıl bilimsel hakikat olarak görülmüş, geçerliliklerini ancak on yedinci yüzyılda yitirmişlerdir(...)"
Sayfa 35 - MetisKitabı okudu
Vücut Isısı
"(...)Bedenden duyulan gururun kaynağı vücut ısısıyla ilgili inançlarda yatıyordu.Vücut ısısının insanın oluşumu sürecini yönlendirdiği düşünülüyordu. Hamileliğin başlarında rahimde iyi ısınan ceninlerin erkek, bu ilk ısıdan yoksun kalanların da kız olacağı düşünülüyordu. Rahimde yeterli ısının olmayışı "erkeklerden daha yumuşak, daha akışkan, daha nemli ve bütünüyle daha şekilsiz bir yaratık çıkmasına neden oluyordu. Bu ısı eşitsizliğini araştıran ilk Yunanlı Apollonia'lı Diogenes'di. Aristoteles özellikle Hayvanların Zürriyeti Üstüne adlı eserinde Diogenes'in analizini benimseyip genişletmiştir. Aristoteles örneğin adet kanı ile sperm arasında bir bağ kuruyor, adet kanının soğuk kan, spermin ise pişmiş kan olduğuna inanıyordu; sperm daha üstündü çünkü yeni hayat yaratıyordu, oysa adet kanı atıl kalıyordu. Aristoteles erkeği hareket ve yaratım ilkesine, kadını ise madde ilkesine sahip" olarak niteliyordu; bu da bedendeki aktif ve pasif güçler arasındaki karşıtlığın ürünüydü(...)"
Sayfa 34 - MetisKitabı okudu
Vücut Isısı
"(...)Parthenon frizlerindeki insan figürlerinin hepsi genç, kusursuz bedenlerdir; kusursuzlukları çırılçıplak teşhir edilir ve ister bir öküzü gütsünler ister atları tımarlasınlar yüzlerindeki ifade hep aynı sakinliktedir. Bunlar insanların nasıl görünmesi gerektiğiyle ilgili genellemelerdir ve mesela, birkaç yıl önce Olympia'da yapılmış bir Zeus heykelinden farklıdırlar; orada tanrının vücudu daha bireyseldir, kaslarında yaşlılığın, yüzünde de korkunun izleri görülür. Parthenon frizlerinde ise eleştirmen John Boardman'ın belirttiği gibi insan bedeni imajı "bireyselleştirilmiş olmaktan çok idealleştirilmiştir...öteki dünyaya aittir; tanrısal olanlar hiçbir zaman bu kadar insani, insani olan bu kadar tanrısal olmamıştır." İdeal, genç, çıplak vücutlar tanrılarla insanlar arasındaki ayrılığı sınayan bir insan gücünü temsil ediyorlardı. Yunanlılar bu sınamanın trajik sonuçlar doğurduğunu da biliyorlardı; Atinalılar vücutlarına duydukları sevgi yüzünden o trajik hubris, yani ölümcül kibir hatasını işlemeyi göze alıyorlardı(...)"
Sayfa 33 - MetisKitabı okudu
Yurttaşın Bedeni
"(...)Maddi hayat mücadelesi Aristoteles'e olduğu gibi diğer Yunanlılar'a, hatta modern döneme kadar Batı toplumlarındaki elitlere de alçaltıcı bir şey gibi görünüyordu; hatta eski Yunanca'da "genel 'emek/çalışma' anlayışını ya da 'genel bir toplumsal işlev olarak' emek/çalışma kavramını ifade edecek bir kelime olmadığı" belirtilmiştir. Bunun nedeni belki de halkın fena halde çalışmak zorunda olmasıydı; hayatları bu koşula öyle bağlıydı ki çalışma hayatın kendisi olup çıkmıştı. Antik dönemin tanıklarından Hesiodos İşler ve Günler adlı eserinde "Gündüzleri angarya ve kederden, geceleri de telef olmaktan insanlara soluk alacak zaman kalmıyor," diye yazmıştı.Şehrin uygarlığını mümkün kılan şey bu gerilimli ekonomiydi. Bu durum, "kentsel'' ve "kırsal" terimlerinin anlamına buruk bir tını kazandırır. Yunanca'da bunların karşılığı olan asteios ve agroikos kelimeleri ayrıca sırasıyla "zeki, esprili" ve "kaba saba olarak da çevrilebilir(...)"
Sayfa 30 - MetisKitabı okudu
Reklam
Çıplaklık
"(...)Yunanlılar'ın insan vücudu anlayışı, farklı sıcaklıklara sahip vücutlar için farklı haklar ve farklı kent mekanlarını beraberinde getiriyordu. Bu farklar en bariz biçimde cinsiyet ayrımında gö­rülür, çünkü kadınların erkeklerin daha soğuk versiyonları oldukları düşünülü­yordu. Kadınlar şehirde çıplak olarak boy göstermiyorlardı; üstelik sanki ışıksız iç mekanlar onların fizyolojileri açık güneşli alanlardan daha uygunmuş gibi çoğunlukla ev içlerine kapanıyorlardı. Evde dizlerine kadar uzanan ince malzemeden tunikler, sokakta ise ayak bileklerine kadar uzanan, kaba, mat kumaştan tunikler giyiyorlardı. Yine kölelere gösterilen muamele de, köle soylu bir aileden gelen erkek bir tutsak bile olsa, kölelik koşullarının onun vücut ısısını düşürdü­ğü inancına dayalıydı; yani köle gittikçe daha durgun zekalı, konuşmaktan aciz hale geliyor, insanlığını gittikçe yitiriyordu, dolayısıyla sadece efendilerinin ona vereceği işleri yapmaya uygundu. Perikles'in övdüğü söz -eylem birliği sadece "doğa"ları onları buna uygun kılmış ölen erkek yurttaşlar tarafından yaşanıyordu. Demek ki Yunanlılar vücut ısısı bilimini tahakküm ve boyun eğme kurallarını belirlemek için kullanıyorlardı(...)"
Sayfa 28 - MetisKitabı okudu
Komünist Ara Fasıl / Çağdaş Tarihe Dair Yorumlar
"(...)Ve pek küçük sayılamayacak son bir değişiklik daha var ki ona da demokratikleşme deniyor. Herkes ondan bahsediyor, ben de bunun gerçekten olduğuna inanıyorum. Ama demokratikleşme ortadaki büyük düzensizliği azaltmayacak, aksine artıracaktır. Çünkü, çoğu insanın gözünde, demokratikleşme öncelikle üç şeye yönelik talebi eşit haklar gibi görme anlamına gelir: Makul bir gelir (bir iş ve sonra bir emekli maaşı), kişinin çocuklarının eğitim alabilmesi ve yeterli tıbbi imkânlar. Demokratikleşme sürdüğü sürece, insanlar sadece bu üç şeye sahip olmakta değil, aynı zamanda bunların her biri için asgari kabul edilebilir eşiği düzenli olarak artırmakta da ısrar etmektedirler. Ama bu üç şeyi insanların her gün talep ettikleri düzeyde karşılamak, bırakın Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkeleri, zengin ülkeler için bile inanılmaz pahalıya mal olmaktadır. Herkesin bunlardan gerçekten daha fazla yararlanabilmesinin tek yolu, dünyanın kaynaklarını bugünkünden kökten farklı bir biçimde paylaştıracak bir sisteme sahip olmaktır(...)"
Sayfa 27 - Metis
Belirsizlik ya da Kesinlik
"(...)Gelecek hakkında kesin bilgiye sahip olsaydık, herhangi bir şey yapmaya yönelik ahlaki bir zorlama olamazdı. Bütün eylemler tayin edilmiş olan kesinlik içine düşeceği için, her türlü ihtirasın bağımlısı olmakta ve her türlü bencilliği yapmakta serbest olurduk. Eğer her şey belirsizse, o zaman gelecek yaratıcılığa, hem de sadece insanın değil, bütün doğanın yaratıcılığına açıktır. Olasılıklara, dolayısıyla daha iyi bir dünyaya açıktır. Ama oraya ancak ahlaki enerjilerimizi onu gerçekleştirmeye adamaya hazır olduğumuzda, karşımıza hangi kılıkla ve hangi bahaneyle çıkarsa çıksınlar, eşitsiz, demokratik olmayan bir dünyayı tercih edenlerle mücadele etmeye hazır olduğumuzda ulaşabiliriz(...)"
Sayfa 12 - Metis
128 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyette İstemli Ölüm Halleri
Öncelikle ilgi alanıma hitap ettiği için kitabı son derece beğendim. Osmanlı son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde artan intihar olayları ele alınmakla beraber intiharın sebepleri, intihar için hangi yöntemlerin kullanıldığı, kadın-erkek intihar oranları bu intiharların gazetelere nasıl yansıdığı. Gazetelerin intihar eden insanlara karşı tutumu bu tutumun halka etkisi hususunda bilgiler verilmektedir. Kitapla ilgili daha fazla bilgi vermek istemiyorum okumak isteyenler için spoiler içersin istemem ilgililer için şiddetle tavsiyemdir.
İntiharın Tarihi
İntiharın TarihiRüya Kılıç · Kitap Yayınevi · 201820 okunma
Geri124
250 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.