Profil
Görüldüğü gibi din kitaplarına Tanrı sözü olarak giren bu konu ile Sümer efsanesi arasında küçümsenemeyecek benzerlikler var. Sümer efsanesi İÖ 2000 yıllarında yazılmış. Halbuki Tekvin kitabı İÖ 500-400 yılları arasında kaleme alınmış. Arada aşağı yukarı 1500 yıllık bir zaman var. Bu arada ağızdan ağıza gezerken Mezopotamya'ya gelen yeni kültürlerin etkisinde de kalan efsaneden çeşitli motifler alınarak ondan yeni efsaneler üretilmiştir. İsrailliler de İbrahim hikâyesini onunla dokumuşlardır.
Sayfa 145 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Dilimizden pek eksilmeyen, din kitaplarına girmiş, "Eyüp Peygamber'in sabrı" hikâyesinin de, Sümerlerden kaynaklandığı, ancak bu yüzyılın ikinci yarısından sonra anlaşılabilmiştir. Bu metnin yazıldığı tabletin bir kısmı Philadelphia Üniversitesi'nde, diğer kısmı İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulundu. Bunlar ayrı ayrı okunup birleştirilince 135 satıra ulaşan şiir tarzında yazılmış bir hikâye ortaya çıktı. Fakat parçaların birçok yeri kırık veya bozuk olduğundan metnin tümü tam olarak elde edilemedi. Hikâyenin ana fikri; insanın felaketlere uğradığı zaman, bunu yapan Tanrıya lanetler saçacağı yerde, onu yücelterek, ona yalvarıp yakararak kalbini yumuşatıp, bu felaketlerden kurtulabileceğidir. Sümer'de yalvarılan Tanrı, insanın kendi Tanrısıdır. O, Tanrılar meclisine bu duaları götürerek iyi sonuç alıyor.
Sayfa 90 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tufan
Çok eski çağlarda, insanları yok etmek amacı ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı hikâyesinin, yalnız, ilk kutsal kitap Tevrat'ta yazılı olduğu biliniyordu. Fakat geçen yüzyıl içinde Ninive'de yapılan kazılarda çıkan Asur Kralı Asurbanipal'ın kütüphanesi içindeki bir tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden sarsılmıştı. Gılgamış Destanı'nın son kısmını oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'a, tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı.
Sayfa 75 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Sümerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı. Kur'an'da aynı inanış "Levh-i Mahfuz" olarak sürüyor. (Dipnot 23'e bakınız.) Nemi Suresi, ayet 75: "Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da (Levh-i Mahfuz) bulunmasın."
Sayfa 33 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Sümerliler, kendilerinin, Tanrılar tarafından seçilmiş üstün bir halk olduğunu yazmışlar. Tevrat'ta Yahve, Kur'an'da Allah, İsrailoğullarını üstün bir kavim yapmıştı.
Sayfa 32 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Recm
"Eğer bir adam kız olan nişanlanmamış bir genç kadınla yatarsa ve onları bulurlarsa, adam genç kadının babasına 50 şekel (şekel Sümerlilerden Akadcaya geçen bir ağırlık ölçüsü birimi) gümüş verecek ve kadın onun karısı olacak." Eğer adam, nişanlı bir kızla şehirde yatarsa her ikisi de taşlanarak öldürülüyor. Kur'an'da bu konu yok.
Sayfa 30 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sümer'de bekâret konusu önemli görünüyor. Sümer kanunlarının yazılı olduğu tabletler kırık ve okunamayan yerleri çok. Okunabilen iki madde bunu kanıtlıyor: Bunlardan birinde, bir kölenin zorla bekâretini bozan 5 şekel (tahminen 40 gram) gümüş vermek zorunda. Diğerinde dul olarak evlenen bir kadın, kocasından boşandığında kız olarak evlenen kadının alacağı tazminatın yarısını alabiliyor. Tevrat'ta kural daha katı. Bir kız evlendiğinde bâkire olmadığı kanıtlanırsa taşla öldürülüyor (Tesniye 22: 13-21). Buna karşın, Kur'an'da bekâret konusu ele alınmamış.
Sayfa 28 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Ana Vatan
Tüm bunlar. İsrail oğullarının asıl vatanının Filistin değil. Arami aşiretlerinin vatan edindigi Harran bölgesi oldugunu gösteriyor İsrail oğulları da Aramiler'in ahfadıdır. Tevrat'ta adları geçen tüm kardeşler Filistin dışında doğup büyümüşlerdir. Bunu söyleyen biz değil doğrudan doğruya Tevrat'ın kendisidir...
Sayfa 315 - Selenge Yayınevi
Tevrat Tezatı
Tuhaftır ama, Tevrat'ın defalarca Yahudilerin bir türlü topraklarından söküp atamadıkları için Kenanlılarla bir arada yaşadıklarını, çünkü Museviler'in ülkeye fatihler olarak değil, hakim zümre ve sığınmacı sıfatıyla geldiklerini belirtmiş olmasına ragmen Yahudi yazarlar onlardan söz edildiginde Israilliler in Kenan halkın tamamıyla sıkıp çıkardıklarını ve onların bölgede hiçbir varlıgının kalmadığını vurgulamaktadırlar. Onların Filistin'e savaşarak girdikleri şeklindeki rivayetler ise bizzat Tevratla çelişmektedir. T. Herzl, Yahudi yazarların bu konudaki görüşlerini su cumleyle ortaya koymaktadır. Yahudi meselesinin kolay çözümü halksiz toprağı topraksız halka vermektir
Sayfa 385 - Selenge Yayınevi
Türk’ün aklıyla dalga geçemezsiniz enayiler :D
Bir ara Moskof hizmetinde bulunan ünlü bir general yara­larını iyileştirmek için Paris'e gelirken, savaşta tutsak aldığı genç bir Türk'ü de yanında getirmiş. (Bir bütün olarak, kendile­ rine güvenmek bakımından İstanbul'daki ulemadan aşağı kal­mayan) Sorbonne'daki din bilginleri, zavallı Türk'ün eğitim görmemişliği yüzünden lanetlenmesinin yazık olacağını düşü­ nerek, Hıristiyanlığı kabul etmesi için Mustafa'ya çok ısrar et­ mişler; teşvik olsun diye de, ona bu dünyada bol bol iyi şarap, öbür dünyada cennet vaad etmişler. Bu akıl çelicilikler dayanıl­ mayacak kadar güçlü çıkmış; onun için, din bilginlerince iyice eğitildikten ve ilmihali belledikten sonra, nihayet vaftiz olmaya ve *kudas sakramentlerini almaya razı olmuş. Ama papaz her şeyi sağlama bağlamak amacıyla, eğitime devam etmiş ve ertesi gün, her zamanki sorusunu sorarak işe başlamış: Kaç tane Tanrı var? Benedikt, çünkü yeni adı böyleymiş, Hiç yok diye yanıtlamış. Papaz haykırmış, Nasıl! Hiç yok mu? Besbelli, demiş, dü­rüst dönme, Bana hep bir tek Tanrı var dediniz: dün ben onu yedim.
205 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.