Toprak kimseye mal edilemez, tıpkı su, hava, güneş ışığı gibi, toprağın maldan sayılmasına olanak yoktur. Toprak üzerinde herkesin aynı derecede hakkı vardır.
Türkiye toprakları, yüzyıllardan bu yana öldürülüyor. Can çekişme zamanına geldik. Bütün gayretimiz onun ölümünün önüne geçmek olmalıydı. Bugünden başlayarak ölü topraklara yediden yetmişe, çoluk çocuk, oğlan uşak durmadan dinlenmeden ağaç dikmeye başlamalıydık. Türkiye’de ormanlar yok, Türkiye’deki ormanlar yarı yarıya ölmüş durumda… Türk toprakları belki de yüzde yüz aşınma felaketine uğramış durumda. Biz bu felaketi göremedik, içimizden pek az kimse bu büyük konuya eğilmiş, onları da kimsenin dinlediği yok. Gelen korkunç felaketten kimsenin haberi yok. Bu gelen felaket atomdan da beter. İşgal edilmekten de beter. Silinip gitmekten de beter. Silinip gitmekten beter, çünkü… Dünyanın, insanlığın malı olan topraklardan bir parçasını öldürüyoruz. Biz tarihten silinip gitsek bile, dünya toprağının bir parçasını öldürerek gittiğimiz için insanlığın lanetinden kurtulamayacağız.
“Ey bülbül! Seher vakitlerinde kaim ol! Âşıkların ve hayır sahiplerinin haykırışlarıyla haykır! Toprak olmayı temenni etmeden gülün yanında toprak ol! Ta ki o istediğin ve özlem duyduğun şeye ulaşasın! O şey ise sende güllerin bitmesidir. Bilakis sen toprak suretinde bir gül olursun. Bu işareti ve hitabı iyi anla! Umulur ki Allah Teâlâ, sevenlerinin hürmetine seni amacına ulaştırır.”