Belki de tarihî ve en hakikî kimliğimizin 'nirengi' noktasına tutunarak ayakta kalabilme şansımız olacak. O 'nirengi'yi 'sentez' ifade edemez, zaten 'sentez'le de olmaz; tevhid lazımdır, tevhid!.. Türk - İslâm tevhidi!..
Madem ölüme kadar verilmiş bir mühlet var!...
Donanıp tekrar aşkla sefere baştan başla!...
Silkinip fırlasana!...
Zaman dar yapışsana!...
Tekrar Yüce Kur'an'a!...
Tekrar Yüce Kur'an'a!...
Müslümanlar kendilerini yücelten mukaddesatla sahip oldukları makamları gaye edinip dünyevileşince hem Allah'ın gazabını hem de milletin nefretini üzerlerine çektiler. Allah'ın (cc) rızasını ve milletin muhabbetini kazanmanın yolu hesabî politikacı olmak değil, hasbî mümin olmaktır.
Bize, insanlık haysiyetimizi öğreten, bize Allah'tan başkasına rüků ve secde etmememizi bildiren, bizi objektif ve sübjektif putların boyunduruğundan kurtaran şu muhteşem cümle, peygamberlere vahiy ile gelmiştir: «Allah'tan başka tanrı yoktur.>>
Peygamberler ve velîler, aklın anlayamayacağı, garip bir ruh hali içinde, İlâhî bir coşkunlukla beraber duyum ve akıl üstü bir idrâke ait sesler ve mânâlar getirirler. İlham budur. Ancak, veli-lerde ilham, bir zan ve tahmin konusu taşıdığı halde, peygamber-lerde kesin bilgi niteliğindedir. Vahiy ise, yalnız peygamberlere mahsus olup onların yüce idrâklerine bir «nur şerraresi>> halinde vasıtalı veya vasitasız olarak inen kesin ve mutlak bir ilâhi mesaj-dır, Vahiy için peygamber idrâki gereklidir. Bu idrâk kazanılmaz, doğuştan ve sadece bu vazife için seçilmiş insanlarda vardır.