Eski Doğu kaynaklarına göre Türk, Yafes'in oğlunun ismidir. Şüphesiz İslâm kaynakları dini tesirle hareket ederek Türkleri onlarca, klasik olmuş kökenlere çıkarmaktadırlar. Hatta Kaşgarlı Mahmud eserinde Türkler hakkında bir de hadis kaydetmektedir. Bu hadisin tercümesi şudur. "Allah buyurmuştur ki: Benim bir ordum var; onu Türk olarak isimlendirdim. Ve Doğuda sakin kıldım. Bir kavme kızarsam bunların terbiye için üzerlerine (Türkleri) musallat ederim".
Şehirli nazarında Türk demek köylü demekti. Eski Osmanlılar zamanında Türk sözünün tam köylü karşılığı olarak kullanıldığını Fatih'in Kanunname'si çok açık bir surette göstermektedir. Fatih'in Kanunname'sinin üçüncü faslında yani "şarab içme, çalma ve bühtan" bahsinde birinci madde aynen şöyledir "Eğer biregü hamr içse, Türk veya şehirlü olsa, kadı tazir urd, iki ağaca bir akça cürüm alına". Yine aynı bahsin 16. maddesinde de Türk adı bu anlamda geçmektedir. Bununla birlikte Fatih'in Kanunname'sinde Türk sözü "köylü" anlamına kullanılmakla birlikte ondan çok sonraki belgelerde Türk sözünün bütünüyle kavim adı olarak da geçtiğini görmekteyiz. Osmanlı tarihinde Türk kelimesinin "köylü, kaba" anlamında kullanıldığına dair pek çok belge vardı.
Bu metinlerde geçen başı börklü, taharet almasını bilmeyen, bir dirhem tarhanaya değişilebilecek olan Türk ‘soy’ adı, Millî Edebiyat’ın ön hazırlayıcıları konumunda
olan Mehmet Emin Yurdakul’un çok yüksek perdeden haykırmasına zemin
hazırlayacaktır. “Ben bir Türküm dinim cinsin uludur.” İfadesi; bir şiir metni
olmaktan ziyade tarihsel açıdan topluma, örselenmişliğin yarattığı eziklikten
çıkışı işaret eden bir çığlık niteliği taşır.
Bir yanda toplumsal felaketlerle diğer yanda “zalim, insafsız, dinsiz, imansız,
kaba köylü yerine sıfat olarak kullanılan” (Levend, 1962: 154) ad ile örselenen
Türkler, “Ben bir Türküm dinim cinsin uludur.” çığlığına dikkat kesilecektir.
Böylece kendi üstüne düşünmeye ve kendini anlamaya açık hâle gelecektir.
Kişinin kendi üstüne düşünmesi süreci, kimliğini / kendiliğini Dasein’i ortaya çıkaracaktır.
"En iyi çelikten yapılan, demiri et gibi kesen bu kılıç, sulh kılıfının içinde paslandırılmış, tekrar fırsat çıktığı zaman kanda yıkanmış ve ateşte parlatılmıştır."
Şöyle bağıranlar:
- Altın değer ormanlanmız işlemiyor.
- Paha biçilmez madenIerimiz toprak altında yatıyor.
- Dünya değer mahsullerimiz tekniksizlikten ölüyor.
Haksızsınız: Biz, ormanlanmızı, madenlerimizi, mahsullerimizi ve sanayimizi değil, biz Türk'ümüzü işletmiyoruz...