Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye’de Cinsellik

Profil
Cinsellik yaşamak (seks davranışları, yakınlaşma, bedensel temas, mastürbasyon vd.) utanmayı gerektirmez. Ataerkil baskın toplumlardaki kadın ve erkek için oluşturulmuş çifte standartlı yapıda 'skorla duyulan gurur' da 'kendine dokunduğu için dahi duyulan utanç' da yapısal olarak aynı noktaya hizmet eder: Tahakküme! Dokunmak değil, 'rızasız' dokunmaktır utanılması gereken. Ve suç olan! Karşılıklı rıza ve onay mevcutsa dokunmak kişilere hastır, ilişkiye hizmet eder, özeldir ve çok kıymetlidir.
Cinsel bilgisizliğimiz...
........ Çünkü yaşanan sorunların ana kaynağı, cinsellik konusunda karşı karşıya kaldığımız toplumsal baskı sonucu oluşan cinsel bilgisizliğimizdir. Daha çocukken hepimize öğretilen 'ayıp', 'günah' kavramlarıyla iç içe geçen cinsellik aslında ne kadar da doğal öyle değil mi?
Sayfa 54 - İlkim Ozan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir psikiyatri hekimin kaleminden...
Erkekler tarafından getirilen ve tüm sorunun onda olduğu iddia edilen kadınlarla doludur terapi geçmişim. Nedense erkeklerin hiçbir kusuru yoktur ve kusur daima kadındır.
Sayfa 66 - İlkim Ozan YayınlarıKitabı okudu
cinsellik = tabu
Türkiye'de bizler o dönemde seks diye bir şey yokmuş gibi davranmaya pek alışmıştık. TRT kanalında gösterilmek üzere makaslanmış bir filmdi hayatımız adeta. Yurtdışında ise her şey bambaşka.
Sayfa 72 - AlfaKitabı okudu
Neden bunalımları çözümleyemiyoruz? Neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? Yirmi yaşlarının başındaki insanlar böyle mi olmalı? Sevişmek için, ilkin nikâh imzası mı atılmalı? Ya da yalnız kalıp, yıllar yılı erkek-kadın özlemiyle kendi kendilerine mi boşalmalılar? Erkekler, kadın resimlerine mi bakıp heyecanlanmalılar? İlk kadını genelevde mi tanımalılar? Karı-kocalar birbirinin gövdelerine "mal" gözüyle mi bakmalı? İnsanın doğal yapısı bu davranışların tümüne aykırı. Bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması çocukluktan engelleniyor. Saptırılıyor. Çarpılıyor.
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Kan ve iç organların televizyonda gösterilmesine izin veren fakat bir meme ucu görür gibi olduğunda bön bön bakan toplumumuzun kendi cinselliğini daha iyi tanıması ve ondan daha az utanması gerekiyor. Özellikle de ölüm ve iç organların çıkarılmasına karşı duyarsızlaşmaktan daha yaygın ve işe yarar olduğunu düşünürsek.”
Sayfa 103 - pegasus yayınları
Reklam
Cinsel kimliğin baskı gücü en çok, kasaba ve köy gibi küçük topluluklarda hissedilir. “Biraz erkeksi bir kadın” ya da “kadınsı bir erkek” bu kapalı toplumlarda varlığını sürdüremez ve kendini kentin sokaklarında bulur. Biz cinsel üniformamızdan ancak yetişkin dönemimizde, güvendiğimiz o ender kişiyle gizli ve mahrem sevişme anlarımızda, gene de korkarak soyunuruz. Ancak bu nadiren gerçekleştiği gibi, gerçekleştiği zaman da artık çok geçtir. O güne dek içimizde bastırılmış olan şeyleri azat etmek hiç kolay değildir.
Freud yaşıyor olsaydı, teorisinin kanıtlanması için müthiş bir labaratuvar olabilirdi Türkiye. Bu toplumun itici gücü, davranışlarını belirleyen temek güdü, bastırılmış cinselliği.
Sayfa 63 - DKKitabı okudu