t

Türklük ve Türkçe

0 üye
Aklı Kemal alıntı
Doğrusu şu ki; "Allah" yerine "Tanrı" adının kullanılmasına karşı çıkanlar, ulusal duygudan yoksun Arapçılardır.
Sayfa 37 - İnkılap yayıneviKitabı okudu
Aklı Kemal alıntı
Ezandaki Arapça "Allah'u ekber" yerine Türkçe "Tanrı uludur" ifadesinin kullanılmaya başlamasını "Dinsizlik" olarak yorumlayanlar şunu hatırlatmak gerekir: Tanrı adı yaradanın en eski adlarından biridir. "Allah" adı ilk kez MS 600'lerde kullanılırken Tanrı adı MÖ 3000'lerde Sümerlerde "Dingir", MS 700'lerde Türklerde "Tengri" biçiminde kullanılmıştır.
Sayfa 36 - İnkılap yayıneviKitabı okudu
Reklam
Türklük, zor zamanların kıskacından çıkarak günümüze gelmiştir. O nedenle korku karşısında el pençe divan duran kavimlerden olmamıştır. Yiğidine (deli+kanlı) > 'delikanlı' diyen bir toplum, korkunun ritmiyle hayat sürmez. Bu özelliğini tarif eden kadim atasözümüz şöyledir: "Tegirmende togmış sıçgan kök kökreginge korkmas (Değirmende doğan fare, gök gürlemesinden korkmaz)." Merhum Dündar Taşer "Biz çadırımızı sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz." sözleriyle adeta zihniyet güncellemesi yapmıştır.
Sayfa 178 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Tanrı gökte telakki edilip ölen kimsenin Tanrı katına, yani göğe yükseldiği düşünülür. Bu doğrultuda Soğudca kökenli uştmah "cennet" sözün analoji, yani andırışma yoluyla uçmak şeklinde anlayıp aktaranlar çıkmıştır. Kelimenin öz Türkçecilik adına günümüzde zaman zaman Farsça 'cennet'in yerine kullanılması, esasında tuhaf bir durum oluşturmaktadır. Zira Soğudca ve Farsça, akraba diller olup ortak köke giderler. Dolayısıyla 'cennet' yerine 'uçmak'ı ikame edince ortaya bir özgünlük çıkmaz. Böylesi meselelerde Ziya Gökalp in "Türkçeleşmiş, Türkçedir." yaklaşımıyla hareket etmek en doğrusudur, Pekâlâ Türkçeleşmek ile neyi anlayacağız? Somutundan cevap verelim. Bir kelime, dilimizin ses teknesinde yoğrulmuş ise Türk'ün mana ikliminde kıvam alıp türkü, şarkı, ninni, atasözü, deyim, ilişki sözü gibi kalıplar içinde demlenmiş ise, annelerin dilinde teklifsizce söylenmiş ise o artık Türkçeleşmiştir.
Sayfa 119 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bugün milletlerde ırk esası aramak "elkimya" ile meşgul olmaktan ziyade gülünçtür. Millet: Bir lisan konuşan, bir din, bir terbiye, bir maarifle birbirine merbut (bağlı) insanların mecmuudur (toplamıdır). Bir milleti siyasî hudutlar asla ayıramaz. Dikkat edersek anlarız ki: Milletlerin mefkûreleri lisan, din, terbiye, can ve his kardeşlerini birleştirip hepsini siyasî bir hudut içinde toplamak ve her türlü menfaatlerini temin etmekten başka bir şey değildir.
Sayfa 100 - Bilge Kültür SanatKitabı okudu
“Osmanlı imparatorluğu içindeki çeşitli milletlerden milliyetçilik bayrağını en son kaldıranların Türkler olduğunu belirtmeliyim. Milli bilinç, imparatorluğun sorumluluğunu taşımak yüzünden en son Türklerde sesini duyurabilmiştir. Arap ve Fars uygarlığını, dilini övmeye izin vardır; Arap ve Fars uygarlığını, dilini incitmemeye, küçümsememeye özen göstermek ödev gibidir. Fakat Türk’ü, Türk dilini övmeye, yüceltmeye yeltenenler suçlanırlar. Üstelik milli zevki, milli şiveyi bozdukları suçlamasıyla.”
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.