Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Rutubetten Gelen Cazibe Barut
İlk başlarda, yanarken kulağa hoş gelen sesler çıkaran bir madde olarak bilinen güherçile; kükürt, civa gibi maddeler ile kullanılmış, yanıcı ve patlayıcı özelliği keşfedilmiştir. Bu keşifte sonra, dünyanın en ücra köşesinde masum bir eğlence aracı olmaktan çıkan güherçile, savaşların seyrini değiştiren barut olarak karşımıza çıkar...
Doç Dr Ahmet N.ÖzdalKitabı okudu
Gerçek Tarihin Peşinde 15 Yıl
Tarihi yazanların gözünden bakabilme gayesiyle başladı hikâyemiz... İlk defa yayınladığımız dosyalarla yazılmayanları yazdık. Yerinde Tarih ile gidilmeyen yerlere gittik. 3D videolarımız ile dünyada ilklere imza attık. 15 yıldır ecdadın izinde gerçek tarihin peşinde tarih yazmaya devam ediyoruz...
Yedikıta Dergisi - Sayı 181 (Eylül 2023)
Yedikıta Dergisi - Sayı 181 (Eylül 2023)
Reklam
Konaklar vükelânın, vezirlerin, zenginlerin oturdukları kışlık binalardı. Kış mevsimine girilirken köşklerden, yalılardan konaklara göç edilirdi. Konaklar, gâh cepheleri caddeler, sokaklar üstünde, gâh tamamen bahçe içerlerinde haremlik, selâmlik olmak üzere iki daire hâlinde inşa edilirdi. Mutfaklar, arabalık ve diğer müştemilât, konaklardan ayrı olarak yapılırdı...
Kaynaklar: Reşad Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi, C. 2, İstanbul 1959, s. 697; Semavi Eyice, Ali Paşa Konağı, DBİA, C. 1, İstanbul 1993, s. 198; Kemal Beydilli, Âli Paşa”, DİA, C. 2. İstanbul 1989, s. 425-426; Serap Sunay, Bir Sadrazam Konağının DeğişiKitabı okudu
Reklam
Tokat Adedi
Bekr bin Abdullah el-Müzenî, misafirlikteki bir kısım davranışı “tokat” ölçüsüyle anlatır: “İnsanların bir tokadı hak edeni, bir yemeğe davet edildiğinde beraberinde davet edilmeyen bir kişiyi daha götürendir. İki tokadı hak edeni, birilerinin evine girdiğinde ona ‘Şuraya otur.’ denildiğinde ‘Hayır, buraya oturacağım.’ diyendir. Üç tokadı hak edeni ise kendisine bir yemek takdim edildiğinde ‘Benimle birlikte ev sahibi de oturmadıkça yemem.’ diyen kimsedir.”
Bin Kişiye Bedel
Fatih Sultan Mehmed Han devrinin ileri gelen âlimlerinden Muhyiddin Mehmed Efendi (Manisazâde), İstanbul’da Ayasofya Medresesi’nde ders görmüş, sonrasında Molla Hüsrev Hazretleri’nin hizmetinde müderrislik yapmıştır. Manisazâde, talebeliği sırasında medresenin üst katındaki bir odada kalırdı. Büyük bir azim ve gayretle ders çalıştığı için kandili seher vaktine kadar hiç sönmezdi. Sultan Mehmed Han, Saray-ı Âmire’den o ışığı görür, ama odada kimin kaldığını bilmezdi. Padişah bir gün Molla Hüsrev’e en faziletli talebelerinin kimler olduğunu sordu. Molla Hüsrev: “Manisazâde’dir.” deyince sultan: “Ondan sonra en makbulünüz kimdir?” diye sordu. Tekrar “Manisazâde’dir.” cevabını alınca sultan: “Bunlar iki ayrı kişi midir ki benim iki defa sualime de aynı cevabı verdiniz?” dedi. Molla Hüsrev: “Padişahım! Manisazâde iki değil, bir kişidir. Lâkin bin kişiye bedeldir!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed Han: “Bu talebe filanca odada mı kalıyor?” diye sorarak, her gece ışığı yanan odayı tarif etti. Molla Hüsrev: “Evet, odasının ışığı yanan kişi, budur.” dedi.
Gınâ-yı kalbe sebep devlet-i kanaat imiş Cihânda cây-ı safâ kûşe-i ferâgat imiş Fitnat Hanım Kanaat, gönül zenginliğine sebepmiş. Dünyada en rahat yer, başkalarına muhtaç olmadan yaşanılan köşeymiş.
Vezirde (Başbakan) bulunması lazım gelen sıfatlar:
Birincisi: İlimdir ki ilmi sayesinde en doğruya hidayet eden dinimizin gerektirdiği ne ise ona göre hareket eder. İkincisi: Yaştır ki aklı başında olan Müslüman kişi, devrinin bütün şartlarını anlayıp görür ve tecrübesiyle işleri güzel neticeye erdirir. Deveran eden dünyanın gereklerini ve bukalemun tabiatlıların durumunu sezer ve ona göre
87 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.