“Süprüntü mü? Amma yaptınız...”
“Şu bakımdan süprüntü... Bir devlet müzesinin değerini kat kat artıracak bir tabloyu satın alıp duvarınıza asmışsınız da, yıllardır bir kere bile bakmamışsınız. Daha korkuncu, bakmışsınız da hiçbir şey anlamamışsınız. Koca bir salon dolusu kitaplarınız var, duvarları kaplamış baştan başa... Hepsi maroken ciltli... Çoğu tek kalmış dünyada...
Materyalist ve rekabetçi toğlum bize saygı göstermiyor, biz de ona saygı duymuyoruz ve en nihayetinde bize örneklik edecek, ülkü insanları bulmakta zorlanıyoruz. Olduğumuz gibi kabullenilmek yerine bize neyi istersek onu bulabileceğimiz bir "kimlik menüsü" sunuluyor ve biz de ihtiyaca göre bazen birini bazen diğerini giyinip kuşanıyoruz. Kolayca çıkarılıp atılan kimlikler bize köklü bir aidiyet sunmuyor. Ivır zıvırla doldurulmuş ve önemsizi önemli gibi yutturan bir kültürde neyin hayati önemde olduğu bilgisini kaybediyoruz. İstikrarsız, adaletsiz, eşitliksiz ve güvensiz bir dünyada endişelerimizden kaçmak için kendi narsistik kafesimizin içine kapanıyor ve sadece kendimizle meşgul oluyoruz. Kırılgan benliklerimizi onarmak için maddi başarıya odaklandığımızda duygusal başarıyı es geçiyor ve hem kendimize hem de aleme yabancılaşıyoruz. "Kibir, Allah'ın gücünü gasp etme eğilimidir," demiş Rollo May.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Dünya dertsiz olmaz, zaten o dertler de bizi pişirmek için vardır. Biz en ufak bir çile, aşk derdiyle, hastalık veya herhangi bir dünya derdiyle karşılaştığımızda, bize kötü bir şey isabet ettiğinde feryad ü figan ediyoruz. Paralıyoruz kendimizi. Bir yakınımız ölse, Yaradan’a hesap soracak hâle geliyoruz. Oysa her şeyin bir vakti zamanı var. Zamanı gelince gider. Zaten bize ait olmayan şeyleri bize ait sandığımız için onları kaybettiğimizde zorlanıyoruz. Modern dünya ölüm gerçeğini âdeta gözden kaçırmamıza neden oluyor. Modern dünyada yaşama dair dersler var, ama ölüme dair dersler yok. Bu dersi almayanlar ölümle karşılaştıklarında şok oluyorlar. Oysaki yeryüzünün tek değişmez gerçeği, ölümdür. Devletler kurulur ve yıkılır. Ekonomiler seneden seneye değişir. Ölümden başka hiçbir şey baki değil burada. Bu karamsarlık değildir. Allah Teâlâ “Her nefs ölümü tadacaktır” (Âl-i İmran 3/185) buyuruyor. “Tatmak” fiili kullanılıyor. Yani aslında güzel bir şeydir ölüm. O taddan anlarsak, bu odadan şu odaya geçmek gibi bir şey olur bizim için. Bir geçiş törenidir ölüm. Buradaki kıyafetini çıkarıp oradakini giymektir. Bu geçiş töreninin iyi olması, kötü olması, kolay veya zor olması bizim elimizdedir. Nasıl yaşarsak öyle ölürüz, nasıl ölürsek de öyle diriliriz. Çünkü ölüm bir bitiş değil, aslında geçilecek kapıların ilkidir.
Modern dünyada
İhtiyacımız olduğunu sandığımız, aslında ihtiyacımız olmayan şeylere ulaşmakta zorlanıyoruz.
Sayfa 23
Asya’da Savaş ve Barış: Sertleşme Döneminde Çin ve Halk Kurtuluş Ordusu
Asya, Afrika’dan sonra dünyada en çok silahlı çatışmanın gerçekleştiği anakara. Bu durum, ilk bakışta, egemenlerin ‘Ortadoğu’, bizimse daha tarafsız bir coğrafi ifadeyle ‘Güneybatı Asya’ dediğimiz şiddet kuşağının Asya’nın bir parçası olmasından ileri geliyor gibi görünüyor. Oysa sorun, o bölgenin de ötesinde. Çatışmalarda toplam 1,25 ile 2
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Reklam
59 öğeden 71 ile 59 arasındakiler gösteriliyor.