Kabul edelim prenses ve kraliçe olmak hayali en az bir kez aklımıza düşmüştür. İnciler, elmaslar, satenler, kaşmirler, erguvan rengi, koyu ve parlak yeşiller, yüksek tavanlı saraylar ve seremoniler…
İzlemeyi sevdiğimiz animasyonlar ve okumaktan hoşlandığımız kitaplardaki gibi bir dünyanın parçası olmanın eşsiz bir tadı olacağını hayal etmişizdir.
Elbette gerçek dünyanın prensesi olmanın bu kadar büyülü olamayacağını farkındayım. Bütün kadın rolleri birbirinden zorlu süreçlerden ibaret. Kız çocuğu olmak da anne olmak da prenses olmak da savaşçı olmak da kendi içinde bir yolculuktan ibaret ve her yolculuk gibi taşlara, yokuşlara sahip.
Çarpık Oyunlar da günümüz modern dünyasının prenseslerinden birini ve onun yakışıklı ama soğuk korumasını başrolüne alıyor. Aşkın ve görevin birbirine çarptığı ve etraftaki şeyi yaktığı bir konunun çevresinde dolanıyoruz okurken.
Kitabın genel atmosferi akıp giden krem rengi bir ipek gibi. İnsanı rahatlatan, keyfini yerine getiren, başka bir dünyaya götüren ve maalesef o dünyada yaşamak isteğiyle dolduran türden bir kitaptı.
Serinin ilk kitabından daha çok sevmekle birlikte çok da aşık olmadığımı da söylemem gerekiyor. Serinin devam kitaplarını bir an önce okuyup içlerinden en çok hangisini sevdiğime karar vermem gerekiyor. 
Çarpık Oyunlar 
Ana Huang
