Kopernik’in 1543 yılında ölümünden kısa bir süre önce yayımladığı “Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine” başlıklı eseri o güne dek evrene dair edinilmiş tüm inanışları yerle bir etmiştir. Milattan Sonra 2. Yüzyılda Mısır’da yaşamış matematikçi ve astronom Batlamyusun “Almagest” adlı eserinde öne sürdüğü ve 1000 küsür yıl Batı ve İslam dünyasında kabul gören dünya merkezli gezegenler sisteminin gerçekte yanlış olduğunu Kopernik, yoğun gözlemleri sayesinde kanıtlamıştır. Kopernik’in, gezegen sistemimizin aslında Güneş merkezli olduğunu göstermesi, sadece astronomiye dair bütün bilinenleri ve algılayışlar altüst etmemiş, aynı zamanda tüm insanlığı evrendeki yerini yeniden tanımlamaya zorlamıştır.
Bu alıntı ayar yemeyi kaldıramayıp yorum gizleyen ŞAKİRTubera gelsin
Galilei (1564-1642) teleskopuyla Jüpiter'in aylarını keşfettiği zaman, evrende her şeyin dünya çevresinde dönmediğini isbat etmiş, bundan da Kopernik'in (1473-1543) Güneş merkezli astronomik modelinin doğru olabileceği sonucunu çıkartmıştı. Halbuki Kopernik'in modeli Tevrat'ın Yeşu Kitabıyla çelişiyordu. Galilei'nin dostu Kardinal (daha sonra Aziz!) Roberto Ballarmino (1542-1 621), bu çelişkiye dikkat çekerek Galilei'yi uyardı. Galilei ise Kardinal'e gelip teleskobundan bakarak durumu kendi gözleriyle görmesini teklif etti. Din adamı, "Teleskobun içinde şeytan var" gibi bir iddia ile bunu reddetti. Bu, tarihte bilimle dinin çatışmasının en meşhur sahnesidir. Din, denetlenmeyi reddeder, çünkü temeli düşünmeden inanmak olan imandır. İman bir güven ifadesidir. Bilimin en önemli özelliği ise hiç kimseye ve hiçbir şeye güvenmemesidir. Bilim mutlaka söylenenlerin temellendirilmesini ister; üstelik bu temellerin herkesin denetimine açık olması şarttır. Dinde ise esas olan kişinin dinin akidelerine hiçbir denetim yapmadan güvenip inanması, yani iman etmesidir. İmanı sarsacak her şey dine göre küfürdür. Bu nedenle, Kardinal Bellarmino, Galilei'nin kendisine uzattığı teleskoptan bakamazdı. Zira akıllı bir adam olan Bellarmino orada ne göreceğini biliyordu. Jüpiter'in etrafında dolanan ayları gördükten sonra imanı ile gördükleri arasında bir seçim yapması gerekecekti. İmanını (ve dinin kendisine bir kardinal olarak verdiği gücü) terk etmemek için hiç bakmamayı tercih etti.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
Evrim kuramı dinin aksine mutlak bilgi iddiasında bulunmadığından (bilim her zaman yeni inceltmeler yapar ve yeni karmaşalara doğru ilerler), “sadece bir kuram” denilerek reddedilmektedir –Kopernik kuramının sadece bir matematiksel varsayım denilerek reddedilmiş olması gibi.
Sayfa 37 - Yordam Kitap
Yazılı dillerdeki çeşitlilikle, Avrupalı halklar özgürce düşünebildiler ve kendilerine Latince dikte eden otoriteye baş kaldırdılar. Thomas Aquinas Orta Çağ'ın en büyük merkezi skolastik düşünürlerinden olabilir, ancak o bir İngiliz değildi ve Francis Bacon gerçeği arayışta farklı bir yol önerirken kendini bir hain gibi hissetmek zorunda kalmadı. Ya da Kopernik gezegensel hareketleri Batlamyus'unkinden çok farklı bir teoriyle açıklarken, kutsal değerlere saygısızlık ediyor olmakla suçlanma gibi bir endişe taşımadı. Ama Çin'de bunlardan kaçış yoktu. Çin, tarihte sıradışı bir kendine özgülükle dilinin yazılı halini bambaşka bir mantıkla inşa ederek, Avrupa'nınkinden bambaşka bir yola saptı. Kaderin bu cilvesi, Çin'i Konfüçyüs dogmasının kaçınılmaz kabulüne yöneltti. Konfüçyüs öğretisi yanlışlanamazdı. Görünen o ki, Isaac Newton'un neden Çinli olamayacağının tarihsel kaçınılmazlığının kökleri, bir dilin kendine has gelişiminde aranmalı.
Roma İmparatorluğu' nun Sezar'ı vardı, ama öldürüldü. Kutsal Roma İmparatorluğu, Pepin soyundan bir hükümdarca kuruldu, ancak savaşçı kralların, düklerin, baronların imparatorluğu, kurucusunun ölümünden kısa bir süre sonra dağıldı. Merkezi Katolikliğin ve aforoz edebilmenin tüm gücüne sahip kilise bile Rönesans ve Reform, ile sonuçlanan asi ruhu bastırmakta başarısız oldu. Kopernik Devrimi, hepimizin hata yapmaya meyilli olduğu ve hiçbirimizin yanılmaz olmadığı anlayışının bir manifestosudur. Galilei susturulmuş olabilir, ancak asla Çin'deki benzerleri gibi otoritenin kendisine dikte ettiklerini kabullenmedi. Papalığın yanılmazlığının simgesi olan mührü artık bir mühürden fazlası değildi ve artık bilimin önüne set çekmek için çok geçti.
Kendisinden üçüncü şahıs olarak söz ederek şöyle yazdı: "Kopernik insanlığı dünyanın merkezinden çıkardı; Darwin, insanlığı hayvanlarla olan bağını görmeye zorladı; Freud da sebeplerin kendi evlerinin efendisi olmadığını söyledi." Bir diğer deyişle, insanların davranışları her zaman bilinçli sebeplerle gerçekleşmiyordu.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.