Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan bir kenara bırakılıp sadece hayvanlar ele alınsaydı, evrim kuramı bazı insanlarca bu kadar büyük bir itiraz gösterilmeksizin kabul edilebilirdi, fakat halkın zihninde Darwinizm insanların maymun soyundan geldiği hipoteziyle özdeşleşmişti. Bu da insan gururunu neredeyse Kopernik'in yeryüzünün evrenin merkezinde olmadığı doktrini kadar zedeliyordu. Geleneksel ilahiyat, doğal olarak daima insan türünü yüceltmiştir; eğer ilahiyat maymunlar ya da Venüslüler tarafından yaratılmış olsaydı hiç şüphesiz ki böyle bir niteliğe sahip olmazdı. Bu şekilde insanlar, dini savunduklarını zannederek, kendi özsaygılarını korumayı başarabilmiştir. Üstelik insanların ruhu olduğunu da biliyoruz, oysa maymunların yoktur. Eğer maymun kademeli olarak gelişip insana dönüştüyse, o zaman insan hangi aşamada bir ruha sahip olabilmişti? Bu problem aslında, bir fetüsün tam olarak hangi evrede bir ruha sahip olduğu probleminden daha zor değildir, fakat yeni açmazlar daima eskilerinden daha kötü görünür, keza eskilere artık aşina olunduğundan, onlar o kadar da acı verici gelmezler. Eğer açmazdan kaçınmak için maymunların da ruhları olduğunda karar kılarsak, o zaman da tek hücrelilerin de ruhları olduğu görüşüne doğru sürükleniriz ve tek hücrelileri ruhtan mahrum bırakacaksak, o zaman da eğer bizler evrimciysek neredeyse insanları da ruhtan mahrum etmeye mecbur kalırız. Bu açmazların hepsi Darwin karşıtlarınca hemen bariz şekilde görülmüş ve ne şaşırtıcıdır ki ona eskiye kıyasla daha şiddetli bir muhalefet yapılmamıştı.
Bizim anladığımız anlamda bilimsel yöntem tam olarak Galileo (1564-1642) ve ona kıyasla bu yönde daha az katkısı bulunan, çağdaşı Kepler (1571-1630) ile doğar. Kepler ortaya koyduğu üç yasayla ünlenmiştir: Kepler ilk olarak gezegenlerin Güneş'in etrafında daire değil elips çizerek dolaştıklarını keşfetmişti. Modern akıl için dünyanın elips
Reklam
Arşimet Siraküza Kralı Gelon'a yazdığı mektupta şöyle der: "Sisam'lı Aristarkos, öncülleri evrenin şu anda düşünüldüğünden çok daha büyük olduğu sonucuna varan birtakım hipotezlerden oluşan bir kitap yazdı. Sabit yıldızların ve Güneş'in hareketsiz biçimde durdukları, Dünya'nın Güneş'in etrafında bir daire çizerek döndüğü, bu dairenin merkezinde Güneş'in olduğu şeklinde hipotezler öne sürüyor." Yani Yunanlılar yalnızca Dünya'nın günlük dönüş hareketini değil, aynı zamanda Güneş'in etrafında gerçekleştirdiği yıllık devinimi de keşfetmişlerdi. Kopernik'e bu kanıyı yeniden canlandırma cesaretini veren de bir Yunanlının bu kanıya sahip olduğunun öğrenilmesidir. Kopernik'in yaşadığı Rönesans döneminde, eskiler herhangi bir kanıya varmışsa bunun doğru olduğuna, eskilerin sahip olmadığı bir kanının ise saygıyı hak etmediğine inanılıyordu. Klasik öğretimin yeniden uyanışına dek görüşleri unutulmuş olan Aristarkos olmasa Kopernik'in Kopernik olacağından şüpheliyim.
Ancak, astronomide reform Devrimin tek anlamı değildir. Kopernik’in De Revolutionibus (Göksel Kürelerin Dönüşleri Üzerine) adlı yapıtının 1543 yılında yayınlanmasından sonra insanın doğayı kavrayışı diğer alanlarda da köklü bir biçimde ve hızla değişmeye başlamıştır.
Kopernik Devrimi fikirlerde bir devrim, insanın evreni kavrayışında ve onunla olan ilişkisinde bir dönüşümdür.
Tek tük bazı monografiler dışında, bilim ve düşünce tarihinin birleştirilmesi alışılmış bir şey değildir.
Reklam
Astronomlar başka bilimlerde de eğitim alıyorlardı; çeşitli felsefe ve din dizgelerine de bağlıydılar.
Bu kitap, “bilim” okurlarını “tarih" ve “felsefe” okurlarından ayıran kurumsallaşmış sınırları sürekli olarak ihlal etmektedir.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.