Ben çok üzüldüm Bir daha bu kadar üzülmem diyorum Büyük mü konuşuyorum Her seferinde daha çok üzülme rekorunu taşıyorum yüreğimde Altın madalya mı takan var Ağır içim Ağır ruhum Ağır bu Ölürüm diyorum Ölmüyorum Bugün de kopmamış kıyamet
izin veriliyor belkide Bir an izletiliyor Başka bir gezegende, kıyamet kopuyor Sen ayrılıyorsun o gezegenden Büyük bir kargaşa Ayrılanlar var Asıl kıyamet kopmamış daha sanki her an koparmışcasına Güneşin etrafında Belkide başka güneşler Gezegenler Bakıyorlar birbirlerine Herbirisi birbirinin kıyametini gözlüyor Gözleri birbirlerinin üstünde Hissedebiliyorsun Bir kapsüldesin görüyorsun Artık engel yok istediğin yere gidebiliyorsun
Reklam
Size şunu söylemem gerekir ki, 2012 yılında kıyamet çoktan koptu bu kainatın sonu geldi ve yok oldu.. Fakat sistem insanlığı bu kadar acımasızlığa gark etmemek için zamanı habire kıyamet kopmadan önceki zamana sarıyor.. Ve sizler habire kıyametin kopmamış önceki halini yaşıyorsunuz.. Şimdi bir düşünün bakalım 2012 yılından bugüne bir çoğunuz psikolojik olarak kıyametleriniz koptu, öyle ki bu öyle bir derin ve acımasız bir travma idi ki, bir çoğunuz çok şeyini kaybetti, Birçoğunuz eski alıştığınız yaşadığınız o güzel dünyayı kaybetti ve hiç tanımadığınız ve hiç alışık olmadığınız korkunç derecede acımasız başka bir dünyaya uyandınız, birçoğunuz hayattan yaşamdan ümidi kesti ve sadece ölümü bekledi, birçoğunuzda intihara teşebbüs edecek hale geldi... Bu travmalar size hep dünyalık farklı sebeplerden dolayı olarak gösterildi değil mi? Oysa bilinç altınızda yaşadığınız derin acı ve derin travmalarınızın sebebi, bilinçaltınızın kıyamete ve kainatın yok oluşuna şahit oluşu idi.. Bununla birlikte mayaların yüzbinlerce yıllık takviminin 2012'de sona ermesinin sebebini de anlamış oldunuz...
"...Onunda huyu böyleydi. Önce her şeyi mahveder sonra hiçbir şey olmamış, sanki kıyamet kopmamış gibi usulca kenara çekilip: -Ben ne yaptım ki? derdi."
UNUTMADIK..
Tam bir yıl önce, sıradan bir 5 Şubat akşamıydı. Kahramanmaraş'ta, Adıyaman'da Hatay'da Malatya'da Gaziantep'te... herkes ertesi sabahın yine "sabahlardan bir sabah" olacağından emindi. Öyle olmayacaktı. Artık biliyoruz. Söylenmemiş sevgi sözleri söylenmemiş olarak kaldı. Odaları birbirinden ayıran küskünlükler onarılamadı. "Nasılsa sabaha görüşürüz..." diyerek kendimize hak gördüğümüz ihmaller, hoyratlıklar kanayan avuçları damgaladı. Nefes alışlarını sıradan gördüğümüz sevdiklerimizin bir fazla nefesi için dünyaları gözden çıkardık. Bu akşam mirac kandili. Olağan değil bu gece. Olağanüstü. Aslında her gecenin olağanüstü olduğunu anlamak için gönderildi bize. Bir tembih. Bir tatlı hatırlatma. Nazik bir dürtme.. Hadi ama.. Daha çok sevdiğini söyle sevdiğine. Durma.. Nasibin bu gecedir, bugündür; hiç gelmemiş, belki hiç gelmeyecek günlerin kaygısıyla boşa harcama..Susma.. Ne söyleceksen şimdi söyle. Yok o yarın; hiç gelmedi, gelmeyecek.. Sadece "bugün" var elinde, deprem görmemiş, üzerine kıyamet kopmamış bugün..
Senai Demirci
Senai Demirci
Kitaplar çoğalıp, okuyan azalırsa İlim çoğalıp, âlim azalınca Cami çoğalıp, Namaz kılan azalınca Kıyamet ha kopmuş ha kopmamış... (Rahmetli Ömer Döngeloğlu)
Reklam