meraklanma, yolunda her şey
büyümek bu işte
ve dönüşmek , kendini korumak
kalabalıkta kaybolmak, üstesinden gelmek
kullanılmış hissetmek ,ilgi görmemek
umudu kaybetmek ,yanıp kül olmak
korkmak bu işte, değişmek bu işte
hayatta kalmak
yaşamak bu işte
Gençliğine üzülmek bir işe yaramaz,
Ne de yaşlılığı kötülemek,
Ne de ölümden korkmak,
Yaşamın senin,
İçinde yaşamakta olduğun gündür.
Yalnızca o.
Avut kendini öyleyse, mutlu ol
Ve hazır ol çekip gitmeye.
Belki de ahlâk yoktu, iyilik yoktu, vazife yoktu. Hiçbir şey yoktu. Sadece bazı şeylere kabiliyetsizlik, bazı şeyleri kendisine nehyetmek vardı. İnsiyaklarından korkmak ve kaçmak vardı. Belki de sadece terbiye ve korku vardı.
— Fakat insana nerede güvenilir, bana onu söyleyin!
''Orospunun dişisi, erkeği olmaz.
Orospuluk huydur. Söz verip tutmamak, borcunu inkar etmek, birini casuslamak, arkadan adam vurmak, kendinden zayıfı ezmek, hatta korkmak bile yerine göre orospuluktur.''
“War, war never changes” der karizmatik bir ses (muhtemel Ron Perlman) Fallout oyunlarının başında, hepimiz çakılıp kalırız. Savaş kötü bir şeydir çünkü, biliriz hepimiz. Savaş yok edendir, enstrümanları silahlar, piyonları da askerlerdir.
Savaş hiç bir zaman değişmez midir gerçekten? Yıkıcılık, korkunçluk, anlamsızlık bakımından evet. Ama
Yusef Masadow / İçimdeki Kenan Ülkesi
Bazen yaşadıklarımız bazen ise yaşayamadıklarımız için pişmanlık duyarız. Pişmanlıklarda hayatın izlerini, bu izlerde de hep birilerini buluruz. Yolu aşka düşen birinin değişiminde; hissettirdiği huzur ve mutluluğun yanında bazen kavuşamamanın, bekleyişin ve sabredişin haykırışı da vardır.
Hayat sadece kendi hamlelerimiz ile değil yanımızdaki ve karşımızdakilerin davranışlarıyla da şekillenir. #İçimdekiKenanÜlkesi yolculuğunda; kimin öğretmen olacağını ve kimden neler öğreneceğimizi bizlerin bilemeyeceği gibi sevmeyi ve kavuşamamayı, ölümün ve doğumun sancısını, yolu aşka düşenlerin çektiği acıdan Allah’a sığınmasını okuyoruz.
Bir çocuk oyunu olan #TaşKağıtMakas ‘ın aslında hayatı yansıttığını, bazen güçsüz halimizle bile kazanabilirken bazen de güçlü olduğumuzda bile yenilebileceğimiz gerçeğiyle yüzleştiriyor.
Çocuklar ömrün kısa olduğunu bilmeden tadına varır yaşamın. Masumiyetleri, dünyalarının kötülükten uzak ve tertemiz olması umutlu yarınlarına yol almalarını sağlar. Nerede biter hayaller? Nerede sonlanır masumiyetler? Pişmanlıklar nerede başlar? Bir şekerle mutlu olan çocuğu büyürken nerede bırakırız?
Sevdiğinsiz bir hayata alışmak, onu kaybetmekten korkmak ne büyük bir sızıdır. Dağlara taşlara haykırırsın; sesin duyulsun, ıstırabın son bulsun diye. Bu haykırışlarda öğrenilecek çok şey var.
Şiirsel bir üslupla yazılmış, tasavvuf ve aşk yoğun olsa da bazen felsefi cümleler bazen kişisel gelişim karşılıyor sayfalar arasında okurlarını. Hızlıca okunacak değil yavaş yavaş ve özümsenerek okunacak bir kitap.
Keyifli okumalar…
~
❝
Bir koca, evet, bir koca karısından korkar mı hiç. Sorarım size, korkar mı? Korkmak denmez ona... Kadın bu, suyuna gitmek, biraz alttan almak gerekir; evde tatsızlık çıkmasın diye, konu komşu duymasın diye, çocukların terbiyesi filan bozulmasın diye...
❞
~
...orospunun dişisi, erkeği olmaz. Orospuluk huydur. Söz verip tutmamak, borcunu inkâr etmek, birini casuslamak, arkadan adam vurmak, kendinden zayıfı ezmek; hatta korkmak bile yerine göre orospuluktur.