Öyle bir düşmanlık ki daha önce duyduklarımıza, gördüklerimize benzemeyen…
Düşmanının ayıbından utanan, düşmanına kötü söz söyletmeyen,düşmanını kendi gibi soylu isteyen iki derebeyi Derviş ve Mustafa…
Sarıoğlu Derviş,
Akyollu Mustafa…
Ah Derviş Bey ölümden ne çok korktun.Çukurova sıcağında kum torbaları çevrili odalarda nasıl durdun? Ölüm mü daha iyi yoksa böyle yaşamak mı? dedin ve sonunda düştün yollara…
Mustafa,Akyollu Mustafa kim senin kadar istedi düşmanının kanını ? Kim bekledi senin beklediğin kadar? Bitmeyen bekleyişlerde kimin yoldaşı oldu karıncalar ?
Diğer yanda atlar tepişirken arada ölen eşekler…
Mahmut,Yel Veli,İbrahim İbo,Kürt Mahmud,Mestan,Diyarbakırlı Uso,Tellal Halil,Demirci Mustafa ve niceleri…
Tellal Halil namıdiğer Kambur, başına gelecekleri bile bile Kurtboğa’ya nasıl kafa tuttun? Nasıl söyledin yüzüne bir bir kimsenin söyleyemediğini? Senden bildiler Demirci’nin ölümünü sen bile kendinden bildin.
Demirci Mustafa sırtından vuruldun işinin başında her şeyden habersiz. Sana da yazık oldu.
Ala Temir çalış çalış çalış…
Biriktirdin, yiyemedin.
Yediler, delirdin.
Süleyman Aslansoypençe,Cafer Özpolat,Hacı Kurtboğa,Mahir Kabakçıoğlu,Süleyman Sami,Muallim Rüstem…
Sizin de toprak derdiniz bitmedi,doymadınız. Derviş ve Mustafa düşmanlığından nemalandınız.
Karakız Hatun sen en zorunu, evlat acısını yaşadın. Mustafa çukurda sen konakta bekledin. Bekledikçe acını büyüttün. Beklemekle olmadı kendi işini kendin hallettin.
Bahsetmediğim,atladığım daha pek çok kişi ve pek çok olay…
İnanılmazdı.Uzun süre etkisinden çıkamayacağım. Okuyun!