Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız'ın Kalem Kavgaları ve Kalem Kavgalarında Atsız Üslubu 1930'lardaki kalem kavgaları: Atsız, kalem kavgalarıyla da tanınmış bir isimdir. Onun deyişiyle "mürekkepli kalem tartışmaları” ilk yazı hayatından vefatına kadar sürer. Bu tabiri Atsız, 1956 yılında Ocak gazetesinde yazdığı "Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları"
DİN VE PARA BELASI İNSANLIĞIN SON İBRETİNİ YAŞATTI Sömürgecilerin iki temel araçları var; Biri din, diğeri para! Din ile beyin yıkar, uyuşturur görünmeyeni satar, para ile görünen madde gücü kimin elinde ise satın alır.
Reklam
Asur İmparatorluğu fethettiği halkları bütünleştirmeyi hiçbir zaman başaramamıştır. Çoğu zaman, onlara zorlama ve korku yoluyla tahakküm etmekten başka sunduğu hiçbir şey yoktu. Dolayısıyla tehdit edildiğinde, ona sadık kalmak için hiçbir nedenleri bulunmuyordu.
I. Mustafa
Daima öldürüleceği düşüncesiyle huzuru kaybolmuş bu garip adam, bir gün annesinin yardımı ile odasından çıkartılıp, Osmanlı İmparatorluğu tahtına oturunca ne yapacağını şaşırmış olacaktır. Nitekim, kılıç kuşanmak üzere Eyüp Sultan'a giderken bindiği kayıkta, görevlilerin şaşkınlık ve korku dolu gözleri önünde cebine doldurduğu altınları balıklara atmaya başladı. Saraya dönüş esnasında da bindiği at üzerinde rahatça duramadığı, başını sağa sola çevirip garip hareketleri sebebiyle halkı şaşırttığı görüldü.
Sayfa 242Kitabı okudu
Yelken açmaya hazır bekleyen 250 kadırgalık yeni Osmanlı donanmasının yarattığı korku Venedik'i barışsever yapmıştı. Venedik antlaşmanın ardından, yapılan antlaşmanın şerefli olduğuna dair açıklamalar yaptı.
Kitlesel göç haklı olsa da olmasa da korku ya da nefret uyandırır, çünkü Batı Roma İmparatorluğu tarihinin açıkça gösterdiği üzere dünyayı tersyüz etme gücüne sahiptir.
Sayfa 63 - Kronik Yayıncılık - 1.BaskıKitabı okuyor
Reklam
"Ur'a Ağıt", bazı akademisyenler tarafından Eski Ahit'teki Ağıtlar Kitabı'na benzetilmişti. Akademisyenlerin birbirinden farklı çivi yazılı tabletlerden bir araya getirdikleri bu coskulu eserde Tanrıça, Ningal şehri için göz yaşı döker: "Çanak çömlek değil de ölüler kaplamıştı kapıları. Aralandı surlar; yığıldı
Korsanlar, bir çocuğun kafasını uçurur ve vücudunun yan kesimlerini boylu boyunca keserler... Peki, bunca şiddetin açıklaması ne olabilir? Hem de bu denli uzak topraklarda. Dönemin tanıklarının özellikle mühtedilere atfettikleri şiddet sevdasının da bir uzantısı mıdır bu? Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşın her şeyi mubah kıldığı gerekçesiyle uyguladığı şiddetin bir açıklaması vardır elbette. Her savaşta olduğu gibi savaşın gereğinden ziyade, bu Osmanlı'nın ilerlediği topraklarda uyguladığı korku siyasetinin bir parçasıdır. Moğolların artlarında bıraktıkları kafatası tepeleri gibi Osmanlı'nın da benzer görsel şiddet örneklerini "ibret-i âlem" babında ardında bırakması da bunu çağrıştırır. Korkunun ordudan önce fethedilecek bölgeye ulaşması pek çok kalenin vira yoluyla, yani anahtar teslimiyle ele geçirilmesi demektir. Bu da cephane, levazım ve daha pek çok savaş gerecinin boşa harcanmaması anlamına gelir. Ama burada, merkezden ve hatta periferiden dahi böylesine uzak bir toprakta, bu şiddet ne şekilde açıklanabilir? Anlatının içerdiği abartıyı da hesaba katmak gerekir elbette.
Sayfa 253Kitabı okudu
Herkes mabadından korkuyor. Nasıl bir korku imparatorluğu yaratıldıysa!
349 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.