Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
Okuyamama durumumu aşmamı sağlayan bir kitap olduğu için minnettarım. Ayrıca tek oturuşta bitirilecek kadar keyifli ve merak uyandırıcıydı. Bir felaket durumunda insanların topluluk olarak davranış şekilleri ve psikolojilerini, özellikle bu korona günlerinde okumak beni oldukça etkiledi, diyebilirim. Hepsinin hikayesini okumak ve aslında onları anlatırken mahsur oldukları alandan çıkmalarını izlemek etkileyiciydi.
Nakış nakış İstanbul işlenmiş,Beyoğlu ve Tarlabaşı sokaklarını arşınlamış,bizi tarihin en kirli sayfalarına götüren, üç kuşak aile hikâyesi, İstanbul'un yağma ve talanının öyküsü, İstanbul'da İstanbullu bir Rum olmanın, köklerinden sökülüp atılmanın, bir gecede alt üst edilen yaşamların hüzünlü sesi. Hazin birçok olay aşkla,dostlukla,mutluluk ile kol kola giriyor aynı zamanda. Periklis'in sesine kulak verirken kadim şehrin 70 yıllık mazisine ortak oluyoruz . Kitap; 75 yaşındaki Periklis' in anlattıkları ile geçmişi önümüze sererken, diğer taraftan yine Periklis'in ağzından 2020'de yaşadıklarını dinliyoruz.
Hepimizi zamanında mahveden korona günlerinde başlıyor roman. Yıkımı istenen Dolapdere'deki Çember Apartmanı'nın İstanbul ile bir olan akıbetini merak ediyoruz.
Eski apartmana yeni taşınan Leyla'ya gönlünü kaptırıverir Periklis. Anılarını ona anlatır kitap olsun diye. Bir anda Kıbrıs Harekatı, Rum tehciri,Varlık Vergisi dönemlerini, insanların acılarını,mahvolan hayatlarını okura yaşatırcasına anlatmış @defnesuman .Zarif bir kalemi var,yormadan ajite etmeden, çok büyük sancılara ortak ediyor bizi. Karakterler renkli,canlı, çok severek okudum.
64 syf.
8/10 puan verdi
Lütfen dünyada kırk elli kişi kaldığını hayal edin bakalım!
Kitabı okurken yazarın hayal gücüne hayran kalmamak için hiçbir nedenimiz yok. Bilimkurgu filmlerine taş çıkartacak kısa ve kendi insanlığımızı sorgulayabileceğimiz bir roman.
Hayal edin bakalım, dünya da bir salgın yayılmış ve bu salgın insanı insandan koparıyor. İnsanı insana karşı gaddarlaştırıyor, yalnızlaştırıyor. İnsanı insan olmaktan çıkarıp, yabanileştiriyor. Tam da böyle bir salgını anlatan güzel kurgulanmış ve anlatımı da bir o kadar iyi bir eser. Bir an kendimi korona virüsün ilk günlerinde hissettim ama sonrasında bu kadar da olamaz, yıllar öncesinden yazar bunu nereden bilebilir dediysem de, yazarın anlatımı beni bu hayale inandırdı. Bazen de kendimi Hz Nuh aleyhisselam'ın çağında tufanla karşı karşıya, insan neslinin bir parmakla sayılabilecek kadar azaldığını hissettim.
Çok da uzun bir incelemeye gerek yok!
Kesinlikle boş bir vaktinizde okuyunuz derim.
Keyifli okumalar dilerim.
Bilişsel Psikolojinin duayeni Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur tarafindan korona gunlerinde yazılan ve bir imza gününde "Sevgili Murat'a Belirsizliklerin belirgin olduğu bir zamanda anlamlı bir yaşam dileklerimle" diyerek imzaladığı bu eserinde, aslında kitabın icerigini bana kısaca özetlemişti.
Sanmayın ki yaşamın çoğunluğunu olusturan belirsizlik ve onun getirdiği kaygı ve endişe sadece salginlara endeksli, hayir! Hayatimizin bir çok alaninda bu kaygıları yaşıyoruz, işte bu kitap koronavirus salgını üzerinden insan yaşamının kaçınılmazları olan kaygı ve endişeyi nasıl daha iyi yonetecegimiz ve belirsizlikle nasıl daha barışık yaşayabileceğimizin farkindalığını ve bilgisini sunuyor.
Kitap okuyucuyu yormadan sade, basit ve kolay anlaşılır bir dille, bildiğimiz kavramları bizlere hatirlatıyor.
Körlük
Jose Saramago-KÖRLÜK
Öncelikle kitabın sizi içine aldığını hikayenin bir parçası haline getirdiğini söyleyebilirim. Kitap körlük salgınından bahsediyor. Olayı en başından itibaren anlatıyor ve sanki sizde olayın içindeymişsiniz hissine kapılıyorsunuz. Yavaş yavaş herkesin körleştiği bir toplumda tek gören göz olmak ne zordur değil mi ? İşte gören tek bi göz var ve onun almış olduğu sorumluluklar var. İnsanların açlıktan pislikten ne hale geldiklerini bu gören göz sayesinde öğreniyor yer yer tiksiniyorum. Çünkü yaşanan kaoslar; çiğ et yiyen insanlar , buldukları her dükkanı yağmalayan sadece kendini düşünen insan toplulukları, birbirine zarar veren nice körler. Öyle ki bu salgınla beraber herşey bi anda önemini yitiriyor paranın mevkinin statünün Herseyin degersizleştiği bi duruma geliyorsunuz çünkü artık herkes ve herşey eşit ; herkes kör herkes muhtaç. Aslında kitap sonunda verdiği mesajla birlikte değerlerimize olan körlüğe de vurgu yapıyor yani hepimiz gören körleriz diyor. Yani körler bi şekilde gören gözlere bunu bulatırmış ve artık adaletsizliğe haksızlığa bi şekilde alışmış duruma gelmişiz. Birileri hala açlıktan yoksulluktan ölebiliyosa bizler ise kendi midemizden başka bi şey düşünmüyorsak işte asıl kör biziz. Vb. Mesajlar da veriyor kitap. Yani fiziksel körlük ve manevi körlük iç içe. Okumanızı tavsiye ederim özellikle korona günlerinde çok daha merak uyandırıcı.
Veba
Korona günlerinde karantinada okumuştum. Bu kadar mı yaşadıklarımızın aynısı olur insan her çağda aynı bunu kitaplardan anlıyoruz. Düşünüşümüz, duyuşumuz, hissettiklerimiz hep aynı. İnsan ilk çağda da aynı, 21. yüzyılda da istediğin kadar geliş yine aynısın. 3 farklı metaforu anlatmak istemiş yazar bu kitapla, biz hangisini anlarsak kitaptan. Gerçekten etkileyici, düşündürücü, zihin açıcı. Albert Camus en sevdiğim yazarlardandır.
