Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sonsuzluğun İpucu
Büyük olunca aramızda bulunmuyor Bulunmayınca uzaklarda var oluyor Uzaklarda var olunca da içimizde yaşıyor. (Lao Zi, Tao Yolu Öğretisi, Çin, MÖ yaklaşık 600)
Reklam
Bir yıldız açısından insan, uzak ve silikatla demir kaplı egzotik ve soğuk bir kürenin yüzeyinde bir varmış bir yokmuş misali gelip geçen bir kıvılcımdır.
Yalnızca bir güncük uçan ve günü son­suzmuş gibi algılayan kelebeklere benziyoruz...
Ender ama doğal bir olay olan büyükçe bir kuyrukluyıldız parçası, bir nükleer savaşın başlamasına yol açabilir mi?
Reklam
Ne bize, ne gezegenimize doğada ayrıcalık tanınmıştır.
Plutarkhos da şöyle yazıyordu: "Eğer yapılmış bir iş sizi güzelliğiyle etkiliyorsa, bu demek değildir ki, bu işi yapan takdire layıktır."
Yargısı önceden verilmiş bir düşünce demek, aklın desteğinden yoksul bir otorite kurmak demektir.
Gecenin Belkemiği
Suçlanarak hapse mahkûm edildi. Suçu Ay'ın herhangi bir maddeden oluşmuş, Dünya gibi bir yer olduğunu ve Güneş'in gökteki sıcak bir taştan oluştuğunu söylemesiydi.
Reklam
Diyelim ki bir elmalı keki aldınız ve ikiye kestiniz; bu iki parçadan birini aldınız, yine ikiye böldünüz. Ve kesme işlemini Demokritos' un öğretisine uygun olarak böylece sürdürdünüz. Tek bir atom parçasına ulaşıncaya dek kaç kez kesmelisiniz? Bunun yanıtı doksan kez kesmeniz gerektiğidir. Kuşkusuz hiçbir bıçak bunu becerecek kadar keskin değildir.
Eğer elmalı bir keki, içindeki ilk temel maddeleri yeniden elde ederek yapmak isterseniz, her şeyden önce evreni yeniden icat etmeniz gerekir.
Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı anlaşılmazlığın engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa düşen görev, bu okyanustaki adaya biraz daha toprak katarak büyütmektir. T. H. Huxley, 1887
Varoluşumuz sahiden kusursuz mudur?
Örnek olarak ellerimizi inceleyelim. Beş parmağımız var; başparmağımızla öteki parmakların iç bölümüne dokunabiliriz. Epey işimize yarıyor bu parmaklar. Fakat başparmak dahil altı parmağımız olsaydı ya da dört parmağımız bulunsaydı, hatta beş parmak ve iki başparmak olsaydı, yine de işimizi görürdü. Şu anda sahip olduğumuz parmakların idealliği savunulamaz. Oysa bunu şimdi çok doğal sayıyor ve böyle olmasaydı ne yapardık diye düşünürüz. Beş parmağımız var, çünkü yüzgeçlerinde beş parmak kemiği bulunan devon balığından türemişiz. Eğer yüzgeçlerinde altı ya da dört kemik bulunan bir balıktan türemiş olsaydık, her iki elimizde altı ya da dört parmak bulunacaktı ve pekâlâ bunları da doğal sayacaktık. Temeli on sayısına dayalı aritmetiğe başvurmamızın nedeni, ellerimizde on parmak bulunmasıdır. Parmaklarımızın sayısı farklı olsaydı, aritmetiğin temeline oturtacağımız sayı da ona göre olacaktı. Aynı durum, sanırım, varlığımızın daha birçok temel özelliği için de söz konusudur: kalıtsal harcımız, içimizdeki biyokimyasal süreç, biçimimiz, boyumuz, organ sistemlerimiz, aşklarımız, nefretlerimiz, ihtiraslarımız, düş kırıklığımız, şefkatimiz ve saldırganlığımız, hatta çözümleme süreçlerimiz…
Sayfa 298 - On Birinci Bölüm - Anıların Israrı | (*) Aritmetiğin 5 ya da 10 sayısı temeline oturtulduğu o denli açıktır ki, Antik Yunancada "saymak" filinin anlamı "beş"lemektir.Kitabı okuyor
Rastlantısal varoluş,
Yeryüzü yeniden ve tüm fiziksel özellikleriyle yaratılacak olsa, insana benzer bir yaratığın yeniden var olması çok zayıf bir olasılıktır. Evrim sürecinde rastlantının payı büyüktür. Bir kozmik ışının başka bir gene ulaşması sonucunda oluşan değişik bir mutasyon ilk anda ufak tefek etkiler yapabilir fakat zamanla büyük etkilere dönüşür. Tarihte olduğu gibi, biyolojide de rastlantının rolü büyük olabilir. Çok önemli olgular ne kadar eski tarihlerde meydana gelmişse günümüzün derinliklerine o ölçüde çok nüfuz eder.
Sayfa 298 - On Birinci Bölüm - Anıların IsrarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.