Allah, kul olan insandan kulluk istemiştir. Bu emir işin aslında "yürü, yol al, ilerle” demektir. Ibadet tam da bu değil midir? Abd kökünden gelen kelime, Aramice, İbranice ve Süryanicede, "yapmak, meydana getirmek. ortaya çıkarmak" anlamlarına gelir. Aynı kökten türeyen bedi', "yapan, icad eden"
anlamında Kur'an'da iki yerde Allah için zikredilir. Yapılan bir işin faili Yaratıcı olduğunda bu işe ibdå', insan olduğunda ise ibadet denir. O hâlde ibadet, "canlı olan insanın, Yaratıcı'sına kul olarak canına can katması, harekete geçmesi, yürümesi" demektir. Sadece canli olmak kâfi gelmemektedir. Yüce Allah, canlı varlık insandan canlı olduğuna dair emareler beklemektedir. Bu emareler ise kulluk derdiyle capcanlı bir abid olmak, ilahi buyrukların baş tacı edildiği ömür sürmektir.
O hâlde, derdi olan her canlının bir tek asli talebi yani her deflediği menzili olmalıdır: "Yaratıcı'ya kulluk bilinci ile rızasına ulaşmak, insanların en hayırlısı olmak için faydalı olmak." Tüm bireysel ve sosyal hayat, bu temel ilke üzerine inşa edilmelidir. İnsanın tüm suni dertleri bu asli dertten üstün addedilmemelidir. Yolculuk sırasında maruz kalınacak türlü eza ve cefa, asli derdin zaviyesinden el sallanarak uğurlanmalı, gönderilmelidir. Başa gelenleri Allah'tan gayrısına şikâyet etmeden göğüslemeli, O'nun elinden gelmişse devadır deyip, yaraya merhem sürmeden yola devam etmelidir. Dertsizliğin dermanı olmayan en büyük dert olduğu unutulmadan ter dökmelidir"s.9