Zamansallıktan çıkarma anlatının bütün geriliminin ortadan kaybolmasına yol açar. Anlatılan zaman çözülerek salt bir olaylar kronolojisi halini alır. Bunun sonucunda metin anlatmaktan çok listelemiş olur ve olaylar tutarlı bir tabloda bir araya gelecek şekilde yoğunlaşmaz. Anlatı sentezi oluşturma yetersizliği, yani zamansal bir sentez oluşturma yetersizliği bir kimlik krizine kapı açar. Anlatıcı artık etrafında olanları bir araya toplama yetisine sahip değildir. Zamansal dağılma her tür koleksiyonu tahrip eder ve böylece anlatıcı istikrarlı bir kimlik oluşturamaz.
Zamansal kriz bir kimlik krizidir. Anlatıdaki merak eksikliği nedeniyle öyküyü anlamlı bir şekilde bitirmek de mümkün olmaz. Sahici bir ilerleme kaydetmeden ve herhangi bir varış noktasına varmadan bir olaydan diğerine sürüklenir. Sadece birden kesintiye uğrayabilir. Zaman-dışında kesintiye uğratmak anlamlı bir sonun yerini alır.
L’emploı' du temps’da bir aynlış yardıma koşar. Anlatı uygunsuz bir zamanda kesintiye uğrar: “... 29 Şubat akşamı olan şeyi, o an çok önemli görünen ama senden, ölümle cebelleşen Bleston’dan, akkorlarının üfleyerek alevlendirdiğim bu şehirden uzaklaştıkça unutacağım bir şeyi anlatmaya bile vaktim yok, çünkü şimdi saatin uzun kolu en üste ulaştı ve ayrılışım da bu son cümleyi noktalıyor.”3
Bugün ABD’de para yönetimi Federal Rezerv Yasası çıktığından beri Rothschild ailesine aittir. Bu sistemde para basma ve ticari bankaların ellerindeki değerli kâğıtları ıskonto ile kırma yetkisi sadece Federal Rezerv bankalarına aittir. Bu korkunç sistem yaratılana dek birkaç suni panik dışında Amerika refah düzeyi artan bir ülke olarak yaşamıştır. Tarihimizde yaşadığımız en büyük üç mali kriz para yönetiminden kaynaklanmıştır. İşin acı tarafı seçimler de dâhil olmak üzere tüm Amerikan vatandaşları planlanmış bozguna adım adım taşınmıştır.
Biz niyə xoşbəxt deyilik? Ya da nədir xoşbəxtlik? Özünü bədbəxt hesab edənlərdə çatışmayan nədir ?İnsanı öyrənən elmlərin, mütəfəkkirlərin əsrlər boyu cavab axtardığı bu suallar, təəssüf ki, bir çoxlarını ekzistensial krizə sövq edir və ağır nəticələr də kifayət qədərdir. Bir daha təəssüflər olsun ki, medya tərəfindən bu acı nəticələr təbliğ
Türkiye toplumunda kadın-erkek ilişkilerindeki kriz ve bu krize karşı oluşan İslamcı ve diğer muhafazakâr tepkiler, aynı zamanda kadın ve erkeklerin "cinsel kimlik kaybı" korkusuna dayanmıyor mu?