"Kendisine ayrılan zamanın sınırlı olduğunun ve bir gün yaşamının sona ereceğinin bilincinde olmak, insanı anlamlı yaşayıp yaşamadığı konusunda kaygılandrır."️
Nefs kendi halini bilemez ve kim için ve kim hakkında heyecanlandığını veya onu coşkuya düşüren şeyin ne olduğunu da bilemez. İnsanlar bu hali kabz ve bast halinde bulur. Bunun bir sebebi de yoktur. Bu esnada insanı üzen bir hal gelir ve kabzın o duruma ait olduğunu öğrenir. Ya da kendisini sevindiren bir hal gelir,anlar ki bast hali o duruma aittir. Bu durum, gerçekleşmelerinden önce, nefsin zâhiri duyulardaki ilgisinde eşyayı öğrenmesinden kaynaklanır. Bunlar yaratılışın öncülleridir.
Hz.Peygamber (s.a.v) Allah'ın şöyle dediğini belirtir: "Bilinmez bir hazine idim, bilinmek istedim, alemi yarattım ki onlara bilineyim. Onlar da beni bildi." Biz bu sevgi nedeniyle yaratıldık, kendimiz için yaratılmadık! Bu nedenle ceza, amellere bağlanmıştır. Öyleyse amelimiz, O'na değil bize aittir. İbadetimiz ise bize değil, O'na aittir. İbadet amelle aynı değildir. Öyleyse yaratılmışlarda ortaya çıkan ameller, O'nun için ahlâktır. Öyleyse gerçekte amel eden O'dur. Amellerin iyileri-Allah karşısındaki saygının gereğiyle- O'na izafe edilirken hepsi Allah katındandır.
...Adam gibi üniversitelerimizi okuyup bilimde,sanatta,ekonomide teknolojide ileri götürmek varmış. Üniversiteye gidip devrimi bilimde yaparak,ülküyü sanata yükleyerek,dini ruhlara yerleştirerek ülkeye çağ atlatıp ileri taşımak yerine çatışmaya giderek ülkeyi geri bırakmak küresel bir oyunun piyonu olmaktan başka bir şey değilmiş...
...Eğer bir eylemin anlatılması bile insanı mutlu ediyorsa o eylemin yaşanmışlığı müthiş bir heyecan olmalıydı. "Hımm!.." dedi içinden Mehte, "Halludas, eski arkadaşım, benim sevdiğimi sen de mi sevdin yoksa?
Özgürlüğün, insanın istediğini yapması demek olduğuna asla inanmadım, özgürlük daha çok yapmak, istemediğini yapmamaktır ve devamlı peşinde olup, bazen de yakaladığım, sayesinde çağdaşlarımı çileden çıkardığım özgürlük, işte budur.