Dürüst olmak gerekirse, yaşadığım birtakım olumsuz tecrübenin ardından kendime bir söz verdim; ikinci bir emre kadar özellikle yeni kuşak (2000 sonrası diyelim) muhafazakar / dinci / İslamcı / yeni tip milliyetçi vs. (sıfatlar arasında kaybolmak) yazarların ‘edebi’ eserlerine sakın bulaşma... Karşılaştığın zaman yolunu değiştir veya görmezden
Ahrar’ı çok severek okumuştum. Tarihi bir kurgu okuma açlığıma o kadar iyi gelmişti ki.Şairin zamanı da şimdiymiş demek ki... Çok kıymetli bir inceleme çok beğendim okumaya doyamadım. Edebiyatın,bir okurun nezakeyi ve nezaketli eleştirisi bu olmalı. Siz gibi eleştirenler çoğalsın dilerim.
Çok teşekkür ederim Kübra hanım. Ben de Ahrar’ı bekletiyorum şimdilik. Şair’in etkisi azalmadan hemen başlamak istemedim:) İnceleme hakkındaki fikirleriniz beni ayrıca mutlu etti. Şimdiden keyifli okumalar dilerim...
İnsan sevilmek istiyor. Sevilmek için seviyor. Bunun içindir belki sürekli yanılması. Her yanılgının ardından kalbinde bir delik açılır bir sonrakinde geçici süre kapanmak üzere. Yeni yanılgı, aynı deliği derinleştirir. Böyle devam eder ve derin bir mezar oluşur. Bunun içindir belki; kavuşulamayan, ayrılıkla noktalanan ya da kalpten coşkuyla
Virginia Woolf da Marcel Proust hakkında şöyle söylemiş:
"Ben de Proust gibi yazabilsem ne olurdu! diye isyan ediyorum. Ben de onun gibi yazabilirim diye düşünüyor ama elime kalemi alınca bunu bir türlü beceremiyorum."
Bazı yazarlar okudukları kitapları o kadar üstün buluyor ki, bu, kendi yazarlık yeteneklerinin bile önüne geçiyor.
Eger bir sürü kötü kitap okumasaydik iyilerle kotuleri nasil ayirt ederdik ? Ben bu ötekilestirmeye katılmiyorum. Bahsettiginiz yazarlar henuz genc. Bilmiyoruz ilerde neler yazacaklar. Bu kadar katı olmayı anlamiyorum. Satın alıp destek vermezsiniz olur biter.