Büyüğe el kaldırılmazmış. Küçüğe el kaldırılır mı?
Büyükten küçüğe, katipçik ile mektup ;)
Al şu mektubu canım, hakkını vereceğim canım; onu, bay Golyadkin'e vermeye çalış.
Reklam
Işığını ödünç alan, çalan, büyükten küçüğe dönüşüp değişen ayı alacağım. Kışın bir bulut ardından görünen incecik ve güçsüz, dünyanın en küçük ayı, işte benim seçtiğim mehtap manzarası.
Sayfa 89 - Can YayınlarıKitabı okudu
27 ocak
Büyüğe el kaldırılmazmış.Küçüğe el kaldırılır mı?
Sayfa 72 - Can yayınlarıKitabı okudu
Babam hapishaneden çıktıktan sonra iki hafta, işsiz, sokaklarda dolaşmış. Açlıktan şişmeğe başlamış. Bir gün, çarşıda, taşlar üstünde yattığını gören bir Müslüman, ona acımış da evine götürüp yedirmiş, giydirmiş. Kendi evine kalabalık ailesi ancak sığabildiğinden, babama, evine bitişik bir kümeste yer verebilmiş. Adamcağızla beraber kümesin damını teneke kaplamışlar, pencere açmışlar, içini temizlemişler. Sonra bize, geliniz, diye mektup yazdılar. Gittik. Bu evimize girmezden önce, eşikte, annemle babam, oturup birbirlerinin ellerini tutarak uzun uzun ağladılar... Babam iş buldu. Ben, bütün yaz çarşıda su sattım, yaz gelince kabak çekirdeği satmaya başladım. Geçim zordu. Fakat biz çok bir şey istemiyorduk. Akşam bir lokma, sabah bir lokma ekmek, bir bardak su, bazan kuru peksimet çorbası bize yetiyordu. Şikâyet etmiyorduk. Kimden kime şikâyet edecektik? Aç olan, ekmeksiz, evsiz olan yalnız biz miydik? Allaha şükür yazı geçirdik... Fakat bu senenin kışı bizim için bir felaket oldu. Azgın rüzgârlar damın tenekelerini söküp attı. Yakacağımız kalmadı. Ne odun, ne kömür. Komşumuz Mehmet Ağa son tezeğini getirdi. Bütün gün yakıp tükettik de küçüğe bir kâse su bile ısıtamadık. Mehmet Ağa girip çıkıp hatırımızı soruyordu, fakat: - Allah yardımcınız olsun, demekten başka ne yapabilirdi?