Ses hiç kesilmeden sürüyordu. Winston bir an kendine geldi ve ötekilerle birlikte bağırıdığını, topuklarını var gücüyle iskemlenin basamağına vurduğunu fark etti. İki Dakika Nefret'in en korkunç yanı, insanın katılmak zorunda olması değil, katılmaktan kendini alamamasıydı. Otuz saniye sonra en küçük bir zorlamaya gerek kalmıyordu. Tüm topluluk, elektrik akımına kapılmışçasına, ürkünç bir kin ve nefretle azgınlaşıyor, öldürme, işkence yapma, yüzleri bir balyozla yamyassı etme isteğine kapılıyor, insanlar ellerinde olmadan yüzleri kaskatı kesilerek çılgınlar gibi bağırıp çağırıyorlardı. Ama yine de, duyulan öfke, bir pürmüzün alevi gibi bir nesneden öbürüne yöneltilebilen, soyut,kimseyi hedef almayan bir duyguydu.
320 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Evet bu kitabı nisan ayından beri kütüphanemde beklettiğim için kesinlikle delirmiş olmalıyım! Efsane bize distopik bir dünyanın kapılarını açıyor. Yorumlardan birinde Açlık Oyunları geçmiş ama bu kitap ondan baya bir gömlek üstün bence. Hakkında yapılan abartılı yorumları da kesinlikle hakediyor. Bu dünyada insanlar 10 yaşına geldiğinde belirli
Efsane
EfsaneMarie Lu · Pegasus Yayınları · 20143,798 okunma
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Buğulu gözlerini, kapı ile televizyon sehpası arasındaki boşlukta duvara yaslı duran sandığa çevirdi. Uzun ve dalgın bakışlarla sandığı süzdü. Sonra yutkundu. Kırışık ve dar anlının altında iki küçük lamba gibi parıldayan gözlerini tekrar resme kaydırdığında Gülfidan’ı ile bakışları kenetlendi. Konya sokakları kadar soğuk ve donuk iki masum
Şizofrenin Kamburu
Şizofrenin KamburuArifzade · Mola Kitap · 201215 okunma
İyi insanlar bu dünyada fazla kalmıyorlar. Ama yüksek ruhlar zaten sıradan, küçük ve sığ sularda yaşayan bir toplumla bağdaşabilirler mi?
Sayfa 278
“Aşkı tek kişi yaşar, diğeriyse kendini ona adarmış.” “Süveyda, siyah küçük bir noktadır ki insan karşısındaki kişiye gerçekten sevgi duyduğu an kalbine düşer bu kara leke. Kandaki siyah bir pıhtıdır Süveyda; hem maddi hem de uhrevi âlemin tümünü kuşatan bir öz ve insanın varlığının bir hakikatidir. Nasıl ki bir meyve çekirdeği, özünde ağacını barındırıyorsa, şu ‘Nokta-i Süveyda’ adı verilen kara leke de kâinatın özünü barındırır içinde. İnsanlar bilmese de dünya sevgi üzerine kurulmuştur ve bir insan âşık olduğunda kalbine düşen o süveyda, suya damlatılan mürekkep gibi çözülür, yavaş yavaş büyür ve tüm benliğini kaplar. İşte insanın bedenine yayılan o kara lekeye, ‘Kara Sevda’ denir ve bu hastalığa tutulan ruh ve beden, savunmasız hale gelir. Odur ki sevgide azalma olduğunda bu leke küçülür, küçülür ve zamanla iyiden iyiye yok olur. Kara sevda, bu kara lekeden gelir ve Mecnunun körlüğü, kalbini kaplayan o kara süveydadan bilinir. Kalbindeki aşkımdan rengini alan bu siyah güllerin yalnızca bir matem çiçeği oluvermesi, ne acı değil mi? Oysaki senin ellerinden almayı dilediğim bu güllerin aşkımızın nişanesi, mutluluğumuzun mührü olmasını isterdim.”
Bahçenin kenarından geçerek yukarıya, Arnavutköy’ün tepelerine doğru yürürken burnumuza hãlã menekşe kokusu geliyordu. Altımızda bir Mayıs gününü bırakarak Şubat ayını yukarıda kamçı gibi bizi bekler bulduk. Say:149 Sabahın 4.30’u. İnsan sesleri sessizliğin içine düşüyor. Karanlığa bol bol duman fışkırtan meşalelerin geceye yaptığı te’siri
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.