"Sanki herkes daha güzel bir yaşamın gelip bizi bulmasını bekliyor.
...Esintili yaz akşamlarında, küçük yaşantılara hazırlanırken, bir yandan acıları içten duymamak olanaksız. Tedirginlik her zamanki gibi var. Büyüyor. Küçülmüyor. Sonra arkadaşlarımızdan birkaçı arka arkaya ölüyor. Henüz kırk yaşlarında insanlar. Daha güzel yaşamlara duyulan özlem ve bekleyişi onlarla birlikte gömüyoruz. Daha güzel yaşam diye bir şey yok. Daha güzel yaşamlar ötelerde değil. Daha güzel yaşam başka biçimde değil. Güzel yaşam burada. ...Turşu, pilav, simit, çiçek, kartpostal satan, ayakkabı boyayan siyah kalabalık içinde. Trafik tıkanıklığından yürümeyen arabalar, egzoz kokusu, gözlerimiz, duygularımız önünde açılan bu kara kalabalıktan başka yerde, daha başka biçimde bir güzel yaşam yok. Güzel yaşamın sınırları, ölen, gömülen arkadaşlarımızın yaşadığı kadar."
Bizler, her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkum insanlar, ayın yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz
Ali Şeriati
İslamoğlu’nun sitayişle bahsettiği ve öve öve bitiremediği Ali Şeriatî’nin MUHAMMED KİMDİR kitabına bakalım ve “İnsanın eseri o insanın kendisidir” fehvasınca, Şeriatî’yi kendi eserinden tanıyalım.
Ali Şeriatî’nin bu eseri, 1988 Ankara baskılı. Basan Fecr Yayınevi.
Şeriatî İranlı bir şiî. Bizde İranlılara acemler derler. Dilimizdeki
Bir küçük kızım var.
Güldü mü;
kurur birer birer gül bahçeleri kıskançlıktan.
Ağladı mı;
kahrolur en yetenekli midyeler
dökülüyor diye inciler göz pınarlarından.
Saçları tel tel örülmüş ipek kozalarından.
Yeşil bir söğüt dalı gibi taze,
Şafakta patlayacak bir tomurcuk kadar umutludur.
Bir dünya dolusu insanı sığdırmış
minicik yüreğine,
Sevgi güneşli bir deniz gibi
şavkır gözlerinde.
Ama bir küçük çelişkisi var benimle,
O bir an önce büyümek peşinde
Bense;
insanlar onun gözleriyle
baksınlar istiyorum birbirlerine.