kaç sureyse öderim
ağladım, sömürülmek ve dönmek istemiyorum yemin billah olsun, kaç sureyse öderim... ege gibi asil bir batıştı yaşantımız
Her sapa yolda dimdik yürüdük Hayallerimizde mahkum aslanlar ve Bir de Marx önadlı artık tenha bir viyadük
Sayfa 32
Reklam
İşte şu önceden yazılmış mezartaşı. Evin bembeyaz sadeliğine yakışan bir şey.
kalbimdeki kazığı sökebilirse eğer beklemek yeniden dirileceğim senin dudaklarında bir ibadet olacak hasret
Sayfa 92
ayrılırsak bir daha tanışamayacağız asla nasılsınız.. diye ince bir tülle örteceğiz camlarımızı. Gazete kağıtlarıyla kaplayacağız çellerimizi. Eskiyeceğiz sevgilim. Ekşiyeceğiz!
Sayfa 91
ayrılırsak bir daha tanışamayacağız asla ayrılık yabancılaşmanın mat rengidir zevksiz bir gökkuşağını beline dolayıp sokağa çıkmış kaşarlanmış bir orospu gibidir..
Sayfa 91
Reklam
onu bana soruyor her şey — her yer yine bana onu anımsatıyor aynı ben biriyle karşılaşıyorum her gece odamda zorla bana kendi hayatımı satıyor..
Sayfa 91
kulağınla boynun arasına bir şezlong atıp uzanmalıyım can çekişen ozanların şiirlerini uzatmalıyım doyasıya
Sayfa 88
bileti sen kere katlayıp cebime koymalıyım milyar opustan meydana gelmiş hasretimi ve ihaneti katlayıp susup katlayıp susup cebime koymalıyım..
Sayfa 88
Ne yazar! Sen sevmemişsin.. Belki doğmamışsın sen daha, serpilmemişsin daha belki dişi hormonlarıyla beslenen bir göğüs gibisin çatlamaya hazır bir pazu gibi arkası yarın'sın.. aşure yerken içinde karşılaştığım o zamana kadar hiç görmediğim farklı bir yemişsin yanımdayken tam, düşlerimdeyken belinden kırılmış, üzgün ve yarımsın..
Sayfa 86
Reklam
son kez öpeyim bari senin o hep beni kahreden kaderinin üstünden pek vaktimiz kalmadı sanırım artık hadi sen önden çık, önden sen çık sevgilim şiirin, bu anın içinden!.
Sayfa 83
çabuk ol, hadi, yaşanmamış yılların terini sığdırmalıyız bu ana yaşanmamış yılların gözyaşını, kahkahasını ve mutluluğunu., unutmak insan bazen ne kadar soylu geçinip ne kadar soysuz bir erguvan olduğunu.. henüz dinlenmemiş kasetlerimiz, henüz gidilmemiş tiyatrolar sinemalar, cafeler ve henüz okunmamış kitaplarımız henüz yazılmamış şiirlerimiz henüz döllenmemiş bebeklerimiz var bizim., ikimizin bir ordusu var hayretlere, hayaletlere karşı
Sayfa 83
ağzına sıçayım ki sevdim ben böyle en önce, eperken genç ölmeyi ve hasretimi ve memleketimi bereketi ulan bereketi beklentilerimi, beklemeyi sevdim hep..
Sayfa 80
ah! acı. bir otel kâtibinin ilk kafatasıdır kuş kanadında sinirdir, kasılır sessizliğim söyleme, ne olur! denilmesin! bilinmesin!, sevgilim! senin sesin benim üvey koltukaltımdır. Yağmur yağar gıdıklanırım. Ölüm ayağa kalktı, gülüyor, geliyor, bağıracak sanırım. O zaman özlediğimde seni bir kalça çıkarmışçasına bir çocuk bıçaklar gibi öptüğümde seni bir hüznü küçümser gibi öptüğümde seni yürüyüş olur. Alkışlarlar, nasıl kör biri geceyi çoğaltır nasıl kel biri tarak görür, üşür nasıl bir şair artarak düşünür. Öyle.
Sayfa 72
Hadi, biz de bir çeviri hatasına kapılalım ve şöyle diyelim: Rezervuar Köpekleri'yiz, birbirimizi ısırırız; gücümüz birbirimize yeter; biri(leri) gelip sifonu çekene, bizi topyekun lağıma gönderene kadar!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.