Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ Ve de ki: "Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım." وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ "Rabbim! (Onların) yanımda bulunmalarından dahi sana sığınırım." ""Şeytan evvelâ şübheyi kalbe atar. Eğer kalb kabûl etmezse, şübheden şetme (çirkin söze) döner. Hayâle karşı, şetme benzer bazı pis hâtıraları ve münâfi-i edeb (edebe zıd) çirkin hâlleri tasvir eder. Kalbe 'Eyvah!' dedirtir. Ye'se (ümidsizliğe) düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi Rabbine karşı sû'-i edebde (edebsizlikte) bulunuyor. Müdhiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur: Bak ey bîçâre vesveseli adam! Telâş etme! Çünki senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür (hayal etmektir). Tahayyül-i küfür (küfrü hayal etmek) küfür olmadığı gibi, tahayyül-i şetim (çirkin sözleri hayal etmek) dâhi şetim değildir. Zîrâ mantıkça, tahayyül hüküm değildir. Şetim ise hükümdür. Hem bununla berâber, o çirkin sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünki senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir (üzülür ve esef duyar). Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytânîden (şeytanın vesvesesini üflediği bir noktadan) geliyor." Kaynak (Sözler, 21. Söz, 96)"
-Peki ya çok güzel olduğunu söylemiş miydim +Bu her defasında bana küfür gibi geliyor -Ama çok güzelsin +Sensin güzel!
Reklam
İKİNCİ MERAKLI SUAL Bu iki ay zarfında heyecanlı bir vaziyet-i siyasiye karşısında bana hem alâkadar olduğum çok kardeşlerime kavî bir ihtimal ile ferah verecek bir teşebbüs etmek lâzımken, o vaziyete hiç ehemmiyet vermeyerek bilakis beni tazyik eden ehl-i dünyanın lehinde olarak bir fikirde bulundum. Bazı zatlar hayret içinde hayrette kaldılar. Dediler ki: "Sana işkence eden bu mübtedi' ve kısmen münafık baştaki insanların takip ettikleri siyaseti nasıl görüyorsun ki ilişmiyorsun?" Verdiğim cevabın muhtasarı şudur ki: Bu zamanda ehl-i İslâm'ın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalaletle kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki kalpler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılab eder. Hem nur hem topuz; ikisini, bu zamanda benim gibi bir aciz yapamaz. Onun için bütün kuvvetimle nura sarılmaya mecbur olduğumdan, siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun bakmamak lazım geliyor. Amma maddî cihadın muktezası ise o vazife şimdilik bizde değildir. Evet, ehline göre kâfirin veya mürtedin tecavüzatına set çekmek için topuz lâzımdır. Fakat iki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok!
KÜFÜR NEDEN TEK MİLLETTİR
Küfrün tek millet olduğunu kabul ve tasdik etmek, Müslümanların onlara karşı olan tutumunda belirleyici unsurlardan biri hâline geliyor. Öyle görünüyor ki, Îslâm âleminin bozulmaya, çözülmeye başlama sebeplerinden biri de küfrün tek millet hâlinde telakki edilmesi yolundaki hükmün giderek unutulmaya yüz tutmuş olmasıyla bağlantılıdır. Müslümanlar özellikle geçen yüzyılın ortalarından itibaren, İslâm dışı dünyaya, Müslümanca görüşle değil, "hümanistçe" bir tutumla bakma çabasında oldular. Böylece, İslâm dışı dünya, İslâm'ın emrettiği müsamaha ruhu çerçevesinde değil, fakat hümanistlerin telkin ettiği sözde müsamahalı tutumla görülmeye başlandı. Bu görüş tarzı, Allah'ın razı olduğundan razı olmamak gibi bir neticeye müncer oluyor.
"Aşkım... Dayanamayacağım..." Sesi o kadar gırtlaktan geliyordu ki kendi bile zor anlıyordu ama Amelia biliyordu. Ne demek istediğini anlamıştı. Colin bunu onun dokunuşlarında hissetmiş, bakışlarında görmüştü. "Yap," dedi Amelia, nefesinin sıcaklığı Colin'in ıslak te- nine vururken. Eli Colin'in erkekliğini sımsıkı
Sayfa 275
Bu yaranın merhemi budur: Bak ey bîçare vesveseli adam! Telaş etme. Çünkü senin hatırına gelen şetim değil belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi tahayyül-ü şetim dahi şetim değildir. Zira mantıkça tahayyül, hüküm değildir. Şetim ise hükümdür. Hem bununla beraber o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yani onu zararlı tevehhüm etmekle kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder. Onun sözünü, ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği odur. Sözler
Sayfa 294Kitabı okudu
Reklam
“Vasiyetime gelince, onu bugün benimle buraya gelen gençlere bırakıyorum. Beni buraya gömmek suretiyle vasiyetimi yerine getirmek onlara düşüyor. Ancak bir mesele var: Cenaze duamı kim okuyacak? Çünkü bunlar ne Allah’a inanıyorlar, ne dua biliyorlar! Allah’ın varolup olmadığını kimse bilemiyor. Bazıları var, bazıları da yok diyor. Ben Sen’in
Sayfa 67 - Ötüken Yayınları, XII
Küfür, bütün envaıyla kizbdir, yalancılıktır. İman sıdktır, doğruluktur. Bu sırra binaen kizb ve sıdkın ortasında hadsiz bir mesafe var; şark ve garp kadar birbirinden uzak olmak lâzım geliyor. Nâr ve nur gibi birbirine girmemek lâzım. Tarihçe-i Hayat
Yağmur altında
Ne zaman yağmur yağsa ben hep böyle oluyorum. Bir küskünlük, bir bezginlik sarıyor içimi. Yağmur damlalarının toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizliğini hatırlatıyor durmadan. Hepimiz bir yağmur tanesinden başka neyiz ki? Önce bir buğu halinde topraktan yükseliyor, sonra bir küçük damla olarak yine toprağa dönüyoruz. Yağmur altında
Sayfa 229
Allah'ım; sana büyük derken, kafamın büyüklük üstündeki bilgi ve kavrayışın, utançtan yokluğa can attığını duyuyorum. Ey büyüklüğün yaratıcısı Allahım!... Sana"Yok!" diyenleri bir tarafa bırak; "Var!" diyenler bile beni incitiyor. Zira varlık zatiyle ve her şeyiyle senin kulun ve oyuncağın... Sen o kadar varsın ki, sana "Var!" demek, seni kuluna ve oyuncağına tasdik ettirmek gibi geliyor bana...Ah, imanın öyle bir derecesini seziyorum ki, o derecede, konuşmak yok mu, konuşmak, o bile küfür... İşte ben bu yüzden dilsizim...
Reklam
Tam her şey için pes etmiş, zevksiz bir yaşam sürmeyi kabullenmek üzereyken bir şey oldu. Bir sabah uyandığımda martıların tiz çirkin sesleri bana müthiş bir huzur verdi. Parkta oynayan çocuk çığlıkları ve trende gazete okuyan huysuz amcalar bile neşe vermeye başlamıştı. Trafikte korna sesleri kayboldu. Birbirine küfür eden sürücüler artık yoktu.
Sayfa 46 - Firkan Gülaydın / TANRI'YA VARMAKKitabı okudu
... başımıza gelen iyi şeyler biz hak ettiğimiz için gelmiyor; Cenâb-ı Hakkin fazl u keremi olduğu için geliyor. Başımıza gelen kötü şeyler yani dalalet, sapkınlık, küfür, isyan, şirk, masiyet....gibi şeyleri de Cenâb-ı Hakk bize, biz hak edersek musallat kılıyor. Yani imandaki, hidâyet yolundaki kimseyi Cenâb-ı Hakk durup dururken küfre dalalete sevk etmez. O insan kendisi azar, kendisi yoldan çıkar Cenâb-ı Hakk da onu istediği hedefe ulaştırır. Ama bir insan hidayetteyse, esenlik içindeyse bu Cenâb-ı Hakk'ın lutfu keremidir, insanın hak etmesiyle olmuş değildir.
Sayfa 97
266 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.