Okumayı bitirdikten sonra bile bana hala mafyalı, çeteli rüyalar gördükten kitap olmuştur kendileri. Öncelikle söylemeliyim ki gazeteci Adnan’ı Başkomiser Nevzat’tan daha çok sevdim. Nevzat karakteri bana itici geliyordu. Müfit’in söylediği gibi Adnan’ın vurdumduymaz, hayatı dalgaya alan tavırları onu çok sempatik kılıyor.
Eser, Susurluk Davası gibi yaşanmış bir olaya da değiniyor. Romanlarda gerçek olaylar üzerinden yapılan kurguları çok seviyorum. Bana yazılan eserin konusunun havada kalmadığını, yaşanan olaylarla alakalı araştırma yapıldığı izlenimini veriyor.
Amin Maalouf gibi yazarlar da bunu romanlarında sıklıkla kullanıyorlar.
Kitabın en çok eleştirilen yönü ise karakterin kendi kendine konuştuğu kısımlar olmuş. Gerçekten de çalkantılı ve çelişkilerle dolu bir ruh hali var, başlarda sıkıyor ama sonra alışıyorsunuz.
Polisiye sevenlere tavsiye olunur.
“Zavallı yavrucak için ‘ev’ ; kendini bildiği günden beri bütün zamanlarına hakim olmuş; yeme, uyuma gibi en basit ve tabii haklarını sınırlamış, onu daima bir kukla gibi oynatmış olan ‘zil sesleri’nin dışında bir ‘cennet’ , başlı başına bir ‘saadet’ti!”